Feokromasitoma Nedir?
Feokromasitoma, nadir görülen ancak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bir tümör türüdür. Genellikle adrenal bezlerde, yani böbrek üstü bezlerinde gelişen bu tümör, vücutta bulunan adrenalinin aşırı miktarda salgılanmasına neden olur. Adrenalin, vücudun “savaş ya da kaç” tepkisini kontrol eden bir hormondur ve ani stres durumlarında salgılanır. Ancak hastalarda bu hormon normal olmayan miktarlarda salgılanır ve bu da yüksek tansiyon, hızlı kalp atışı, aşırı terleme, baş ağrıları ve anksiyete gibi belirtilere yol açabilir. Çoğu vakada, feokromasitomalar iyi huyludur (benign), ancak bu tümörlerin malign (kötü huylu) hale gelme riski de mevcuttur.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Feokromasitoma Nedir?
Adrenal bezler, vücudun enerji dengesini ve stres yanıtlarını yöneten hayati organlardır. Feokromasitoma bu bezlerin medulla adı verilen iç kısmında oluşur. Feokromasitomanın büyüklüğü ve konumu belirtileri etkileyebilir, ancak genellikle adrenal bezlerde ortaya çıkan tümörler diğer organlara yayılmadan önce belirti verir. Yine de, bu nadir hastalığın tanınması ve tedavi edilmesi kritik öneme sahiptir. Erken tanı ve doğru müdahale, hastaların yaşam kalitesini artırır ve ölümcül sonuçları önler.
Feokromasitoma teşhisi her zaman kolay değildir. Belirtileri, hipertansiyon veya anksiyete bozukluğu gibi diğer yaygın hastalıklarla karıştırılabilir. Nadir görülen bir hastalık olduğundan, doktorların bu hastalığı düşündüğü vakalar sınırlıdır. Ancak, bu hastalık genellikle rutin bir taramada ya da başka bir hastalık için yapılan görüntüleme testlerinde tesadüfen keşfedilebilir. Bazı hastalarda feokromasitoma belirtileri aniden ortaya çıkar ve hayatı tehdit edici olabilir. Bu yüzden, potansiyel vakalarda hızlı tanı ve tedavi hayati öneme sahiptir.
Genetik faktörlerin de gelişiminde rol oynadığı bilinmektedir. Özellikle ailevi feokromasitoma sendromları, tümör gelişimi riskini artırır. Bu nedenle, aile geçmişinde feokromasitoma bulunan bireylerin düzenli olarak kontrol edilmesi önerilir. Genetik testler, hastalığın erken teşhisine ve potansiyel tedavi seçeneklerinin belirlenmesine yardımcı olabilir. Genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık etkileşimi sonucunda ortaya çıkabilen bir hastalıktır ve tedavi süreci de bu karmaşıklığa uygun bir şekilde planlanmalıdır.
Feokromasitoma Belirtileri
Feokromasitoma, adrenal bezlerin aşırı miktarda adrenalin ve noradrenalin üretmesi sonucunda çeşitli belirtilere yol açar. Bu hormonlar, sinir sistemi ve kardiyovasküler sistem üzerinde doğrudan etkilere sahiptir ve birçok belirtiye neden olabilir. Ancak, belirtiler her hastada farklılık gösterebilir ve bazı vakalarda semptomlar uzun süre hafif seyredebilir. Aşağıda feokromasitomanın beş ana belirtisi detaylı olarak incelenmiştir.
1. Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon)
Feokromasitoma, adrenal bezlerden aşırı miktarda salgılanan hormonlar nedeniyle yüksek tansiyona yol açar. Bu yüksek tansiyon genellikle ataklar şeklinde kendini gösterir, yani ani ve geçici tansiyon yükselmeleri yaşanır. Bu ataklar sırasında hastalar baş dönmesi, baş ağrısı, terleme, çarpıntı gibi semptomlar yaşarlar. Ancak bazı hastalarda tansiyon sürekli olarak yüksek kalabilir ve bu durum kronik hipertansiyona dönüşebilir. Hipertansiyon feokromasitomanın en belirgin belirtisidir ve bu nedenle hastalarda yüksek tansiyon varlığında, özellikle de ilaç tedavisine yanıt vermeyen vakalarda, feokromasitoma ihtimali düşünülmelidir.
2. Kalp Çarpıntısı ve Hızlı Nabız
Feokromasitomanın yol açtığı bir diğer yaygın belirti, kalp ritminin hızlanması ve düzensiz kalp atışlarıdır. Bu durum, adrenalin hormonunun doğrudan kalp üzerine yaptığı etkiden kaynaklanır. Adrenalin, kalp hızını artırarak “savaş ya da kaç” tepkisini tetikler ve bu da hastalarda şiddetli kalp çarpıntısına neden olabilir. Feokromasitoma hastaları genellikle kalplerinin çok hızlı attığını veya düzensiz çarptığını hissederler. Bu durum anksiyeteye yol açabileceği gibi bazı vakalarda daha ciddi kalp problemlerine neden olabilir. Kalp çarpıntıları, özellikle istirahat halindeyken bile devam edebilir ve hastalar bu durumdan oldukça rahatsız olabilirler.
3. Aşırı Terleme
Hastalarda sıklıkla görülen bir diğer belirti aşırı terlemedir. Özellikle geceleri aniden başlayan yoğun terleme atakları, hastaların uykusunu bölebilir ve genel yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Aşırı terleme, vücudun stres hormonlarına verdiği yanıttan kaynaklanır. Adrenalin ve noradrenalin, vücudun sıcaklık düzenlemesini etkileyerek ani terleme nöbetlerine neden olur. Bazı hastalar, sadece belirli zamanlarda terlerken, diğerleri sürekli olarak aşırı terleme sorunu yaşayabilir. Bu durum sosyal yaşamda da rahatsız edici olabilir ve hastaların günlük aktivitelerini kısıtlayabilir.
4. Şiddetli Baş Ağrısı
Feokromasitomanın yol açtığı belirtiler arasında şiddetli baş ağrıları önemli bir yer tutar. Bu baş ağrıları genellikle yüksek tansiyon atakları ile birlikte ortaya çıkar. Tansiyonun aniden yükselmesiyle beyne giden kan akışının değişmesi, şiddetli ve zonklayıcı baş ağrılarına neden olabilir. Baş ağrısı, hastaların günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir ve bazı durumlarda mide bulantısı ya da görme bozuklukları ile de birlikte seyredebilir. Özellikle sürekli tekrarlayan ve ilaç tedavisine yanıt vermeyen baş ağrılarında, feokromasitoma olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır.
5. Anksiyete ve Panik Ataklar
Hastalarda ciddi anksiyete ve panik ataklara yol açabilir. Bu durum, adrenal bezlerden aşırı salgılanan hormonların merkezi sinir sistemi üzerindeki etkilerinden kaynaklanır. Adrenalin ve noradrenalin, vücudun “savaş ya da kaç” tepkisini tetikleyen hormonlardır ve aşırı miktarda salgılandığında hastalarda sürekli bir tehlike hissi, korku ve endişe yaratabilir. Panik ataklar sırasında hastalar, kalp çarpıntısı, nefes darlığı, baş dönmesi ve kontrolünü kaybetme hissi yaşayabilir. Bu durum, hastaların sosyal yaşamını ve ruhsal durumunu olumsuz etkileyebilir. Feokromasitoma kaynaklı anksiyete, psikolojik tedavilerle yönetilemez çünkü hormonal bir dengesizlikten kaynaklanmaktadır; bu nedenle altta yatan hastalığın tedavi edilmesi gereklidir.
Belirtiler, hastadan hastaya farklılık gösterebilir ve bazen hafif seyredebileceği gibi bazen hayatı tehdit edici boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle, bu tür belirtileri olan hastaların hızlıca bir sağlık uzmanına başvurması ve doğru tanı ile tedavi edilmesi büyük önem taşır.
Feokromasitoma Nedenleri
Feokromasitoma nadir görülen bir hastalıktır ve vakaların büyük çoğunluğunda nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak bazı genetik faktörlerin riski artırdığı tespit edilmiştir. Bu genetik bozukluklar, kalıtsal olabilir ve ailede birden fazla kişiyi etkileyebilir.
Feokromasitoma ile ilişkili olan başlıca genetik sendromlar şunlardır:
- Multiple Endokrin Neoplazi Tip 2 (MEN2): Bu sendrom, tiroid kanseri ve feokromasitoma gelişimi ile ilişkilidir. MEN2 sendromu olan bireylerde, genetik mutasyonlar adrenal tümörlerin gelişme riskini artırır.
- Von Hippel-Lindau Hastalığı: Bu hastalık, böbrekler, gözler, pankreas ve böbrek üstü bezlerinde tümör gelişimi ile karakterizedir. Feokromasitoma, bu hastalık ile ilişkili olarak ortaya çıkabilir.
- Nörofibromatozis Tip 1 (NF1): Ciltteki lekeler ve sinir sistemi tümörleri ile bilinen bu genetik hastalık, feokromasitoma riskini artıran bir diğer faktördür.
- Ailevi Paraganglioma-Pheokromositoma Sendromu: Bu sendromda feokromasitoma ve paraganglioma (adrenal bezlerin dışındaki benzer tümörler) riski artmıştır.
Genetik yatkınlığın yanı sıra, bazı çevresel faktörler de feokromasitoma gelişiminde rol oynayabilir. Ancak bu faktörler henüz tam olarak aydınlatılmamıştır. Genellikle 20-50 yaş arası bireylerde ortaya çıkar, ancak her yaş grubunda görülebilir. Kadınlar ve erkekler arasında hastalığın görülme sıklığı benzerdir.
Feokromasitoma Teşhisi
Feokromasitoma teşhisi, genellikle adrenal bezlerin aşırı miktarda adrenalin ve noradrenalin üretip üretmediğini anlamak için yapılan testlerle konur. Bu hormonlar, stres durumlarında böbreküstü bezlerinden salınan ve vücudun “savaş ya da kaç” yanıtını yöneten hormonlardır. Hastalarda bu hormonların seviyeleri anormal derecede yüksek olabilir ve bu durum, hastalığın karakteristik belirtilerine yol açar. Bu nedenle, feokromasitomanın teşhisi için hormon seviyelerini ölçen spesifik kan ve idrar testleri kritik öneme sahiptir. Bunun yanı sıra, görüntüleme yöntemleri ve genetik testler de teşhis sürecinde önemli rol oynar. Doğru teşhis, tümörün varlığını ve hormonal dengesizliklerin kaynağını belirlemek için adım adım bir yaklaşım gerektirir.
Öne çıkan tanı yöntemleri şunlardır:
- Plazma Metanefrin Testi: Bu test, kan dolaşımında bulunan adrenalin ve noradrenalin yan ürünlerini ölçer. Feokromasitoma hastalarında bu değerler genellikle yüksektir.
- 24 Saatlik İdrar Testi: Bu test, vücudun 24 saat boyunca salgıladığı hormon miktarını belirlemek için yapılır. Yüksek hormon seviyeleri feokromasitomanın bir işareti olabilir.
- Görüntüleme Yöntemleri: Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MR) gibi teknikler, adrenal bezlerdeki tümörleri tespit etmek için kullanılır. Ayrıca, pozitron emisyon tomografisi (PET) taramaları da teşhiste kullanılabilir.
- Genetik Testler: Ailede öyküsü olan bireylerde, genetik testler yapılabilir. Bu testler, hastalığın gelişme riskini öngörebilir ve erken teşhisi kolaylaştırabilir.
Nadir görülen bir hastalık olduğu için bu tanı testleri genellikle şüphe durumunda veya diğer hastalıkların teşhisi sırasında tesadüfen yapılır. Bu yüzden doktorların dikkatli bir anamnez alması ve hastanın geçmişini iyi değerlendirmesi önemlidir.
Feokromasitoma Tedavisi
Feokromasitomanın tedavisi, tümörün hormonal aktivitesini dengelemeyi ve tümörün çıkarılmasını hedefleyen adımları içerir. Hastalığın tedavisinde en etkili yöntem cerrahi müdahale olmakla birlikte, cerrahiden önce ve sonra uygulanan bazı ek tedavi yöntemleri de hastaların yaşam kalitesini artırmak ve olası komplikasyonları en aza indirmek için önemlidir. Tedavi süreci, tümörün büyüklüğüne, malign olup olmamasına ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişiklik gösterebilir.
1. Cerrahi Tedavi
Feokromasitoma tedavisinin temel taşı cerrahi müdahaledir. Bu tümörlerin büyük bir çoğunluğu iyi huylu (benign) olduğu için cerrahi müdahale ile tümör tamamen çıkarıldığında hastaların çoğu tamamen iyileşir. Ancak bu müdahale öncesinde hastanın durumu stabilize edilmelidir.
Cerrahi Yöntemler
- Laparoskopik Adrenalektomi: Feokromasitoma tedavisinde en sık tercih edilen yöntem laparoskopik adrenalektomidir. Bu, minimal invaziv bir cerrahi yöntem olup küçük kesilerle yapılır ve hastanın iyileşme sürecini hızlandırır. Cerrahlar bu yöntemi kullanarak adrenal bezlerdeki tümörü çıkarır. Laparoskopik yöntem, hasta için daha az ağrı, daha kısa hastanede kalış süresi ve daha hızlı iyileşme sağlar.
- Açık Adrenalektomi: Laparoskopik cerrahi her vakada mümkün olmayabilir. Özellikle büyük veya malign (kötü huylu) tümörlerde ya da tümörün komşu organlara yayıldığı durumlarda açık cerrahi tercih edilir. Bu yöntem, tümörün ve çevresindeki dokuların tamamen çıkarılmasını sağlar ve genellikle daha geniş bir kesi ile gerçekleştirilir.
Cerrahi Öncesi Hazırlık
Hastalarda cerrahi müdahaleden önce, yüksek tansiyon ve aşırı hormon üretimine bağlı komplikasyonların kontrol altına alınması gerekir. Tümörün salgıladığı yüksek miktarda adrenalin ve noradrenalin, ameliyat sırasında ve sonrasında ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Bu nedenle, cerrahi öncesinde hastaların durumu stabilize edilmelidir. Genellikle şu adımlar izlenir:
- Alfa Bloker İlaçlar: Feokromasitoma ameliyatından önce hastalara alfa bloker ilaçlar verilir. Bu ilaçlar, tümörün ürettiği adrenalin ve noradrenalinin kan damarları üzerindeki etkisini bloke ederek tansiyonu kontrol altına alır. Alfa bloker tedavisi, ameliyattan genellikle 7-14 gün önce başlar.
- Beta Bloker İlaçlar: Eğer alfa blokerler tansiyonu yeterince kontrol edemezse, beta bloker ilaçlar eklenir. Bu ilaçlar kalp hızını düzenler ve çarpıntıyı azaltır. Ancak, bu tedavi yalnızca alfa bloker tedavisinin ardından başlanmalıdır. Aksi halde, damarların daralması ve tansiyonun daha da yükselmesi riski vardır.
- Hidrasyon: Cerrahiden önce hastaların bol sıvı alması önerilir. Bu, ameliyat sırasında ve sonrasında tansiyon düşüklüğünü önlemeye yardımcı olur.
2. Cerrahi Sonrası Tedavi ve İzleme
Cerrahi müdahale sonrası, hastaların durumu yakından izlenir. Çoğu vakada, feokromasitoma tamamen çıkarıldığında hastaların tansiyonu normale döner ve hormon seviyeleri dengelenir. Ancak, cerrahiden sonra aşağıdaki adımlar takip edilmelidir:
- Tansiyon Kontrolü: Ameliyattan sonra hastaların tansiyonu dikkatle izlenir. Tansiyonun düşüklüğü veya dengesizliği, tümör çıkarıldıktan sonra aniden azalan hormon seviyelerine bağlı olarak gelişebilir.
- Hormon Testleri: Cerrahi sonrası hastaların kan ve idrar testleriyle hormon seviyeleri izlenir. Tümörün başarılı bir şekilde çıkarıldığından emin olmak için hormon üretiminin normale dönüp dönmediği kontrol edilir.
- Düzenli Takip: Cerrahi tedavi sonrası, hastaların düzenli olarak doktor kontrollerine gitmeleri önemlidir. Feokromasitomalar nüks edebilir, bu yüzden takip randevuları sırasında hormon testleri ve gerekirse görüntüleme yöntemleri kullanılarak hastalar izlenir.
3. Medikal Tedavi
Bazı durumlarda, feokromasitoma cerrahi olarak çıkarılamayabilir ya da cerrahi sonrası tümör nüksedebilir. Bu vakalarda, medikal tedavi devreye girer. Medikal tedavi, cerrahiyi desteklemek amacıyla kullanılan ilaç tedavilerinden oluşur.
İlaç Tedavisi
- Alfa ve Beta Blokerler: Daha önce de bahsedildiği gibi, cerrahiye hazırlık ve ameliyat sonrası dönemde tansiyonun kontrol altında tutulması için alfa ve beta bloker ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar, adrenalin ve noradrenalinin vücut üzerindeki etkilerini azaltarak semptomları kontrol altına alır.
- Kalsiyum Kanal Blokerleri: Alfa ve beta blokerler yeterli olmadığında kalsiyum kanal blokerleri de kullanılabilir. Bu ilaçlar, kan damarlarını genişleterek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur.
- Metyrosin: Bu ilaç, adrenal bezlerin adrenalin üretimini azaltmak için kullanılır. Özellikle cerrahi tedavi uygulanamayan veya malign feokromasitoma vakalarında kullanılabilir. Ancak, yan etkileri nedeniyle bu ilaç dikkatle kullanılır.
Kemoterapi ve Radyoaktif Tedavi
Malign feokromasitoma vakalarında, tümör vücudun diğer bölgelerine yayıldığında, kemoterapi ve radyoterapi gibi ek tedavi yöntemleri gerekebilir. Özellikle metastaz yapmış vakalarda bu tedaviler devreye girer.
- Kemoterapi: Malign feokromasitoma vakalarında, kemoterapi ile kanserli hücrelerin büyümesi ve yayılması durdurulmaya çalışılır. CVD rejimi (siklofosfamid, vinkristin, ve doksorubisin) adı verilen bir ilaç kombinasyonu bu tedavide yaygın olarak kullanılır.
- Radyoaktif Tedavi: Radyoterapi, özellikle tümörün cerrahi olarak çıkarılamadığı veya metastaz yaptığı durumlarda kullanılabilir. Ayrıca, son yıllarda radyoaktif tedavi olarak kullanılan MIBG (Metaiyodobenzilguanidin) adlı bir yöntem geliştirilmiştir. Bu yöntem, radyoaktif maddeler kullanılarak tümör hücrelerinin hedeflenmesini sağlar. MIBG, feokromasitoma hücreleri tarafından emilerek radyoaktif ışınların tümörün içeriden yok edilmesini sağlar.
4. Malign Feokromasitoma Tedavisi
Feokromasitomaların %10-15’inin malign (kötü huylu) olma riski vardır. Malign feokromasitomalar adrenal bezlerin ötesine yayılabilir ve bu vakalarda tedavi daha karmaşık bir hal alır. Malign feokromasitoma tedavisinde şu yöntemler kullanılır:
- Cerrahi Müdahale: Eğer tümör lokalize ise, cerrahi müdahale ile çıkarılabilir. Ancak metastaz durumunda tüm tümörlerin çıkarılması mümkün olmayabilir.
- Kemoterapi ve Radyoterapi: Cerrahi müdahalenin yetersiz olduğu durumlarda, malign tümörleri hedef almak için kemoterapi ve radyoterapi tedavileri uygulanır.
- Hedefe Yönelik Tedaviler: Hastalığın genetik özellikleri daha iyi anlaşıldıkça, bazı hedefe yönelik tedavi yöntemleri de geliştirilmiştir. Bu tedaviler, tümör hücrelerinin belirli genetik mutasyonlarını hedef alarak kanserli hücrelerin büyümesini durdurmaya çalışır. Sunitinib gibi tirozin kinaz inhibitörleri bu amaçla kullanılabilen ilaçlar arasında yer alır.
5. Nüks ve Uzun Vadeli İzlem
Feokromasitoma tedavi edildikten sonra bile, hastaların uzun vadeli izleme ihtiyacı vardır. Bu tümörler nüks edebilir ve yeniden aynı belirtilere yol açabilir. Düzenli hormon testleri ve görüntüleme yöntemleri ile hastaların durumu izlenir. Ayrıca, genetik yatkınlığı olan bireylerde, diğer tümörlerin gelişme riski nedeniyle ömür boyu takip gerekebilir.
6. Genetik Danışmanlık ve Testler
Feokromasitomanın bazı genetik sendromlarla ilişkili olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, aile geçmişinde feokromasitoma veya diğer endokrin tümörler olan hastalar için genetik danışmanlık önemlidir. Genetik testler, hastalığın erken teşhisine yardımcı olabilir ve tedavi sürecinin planlanmasında önemli bir rol oynar.
Genetik testlerle feokromasitoma riskini artıran mutasyonlar tespit edilirse, aile bireyleri de bu risk açısından değerlendirilir. MEN2 (Multiple Endokrin Neoplazi Tip 2), Von Hippel-Lindau hastalığı, Nörofibromatozis Tip 1 gibi genetik bozukluklar ile feokromasitoma gelişme riski arasında güçlü bir ilişki vardır.
7. Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve Destekleyici Tedaviler
Feokromasitoma hastalarının yaşam tarzı değişiklikleri yapmaları, tedavi sürecinde ve sonrasında sağlıklarını korumalarına yardımcı olabilir. Örneğin, tansiyonu kontrol altında tutmak için tuz alımını azaltmak, düzenli egzersiz yapmak ve stresi yönetmek önemlidir. Ayrıca, hastalar cerrahi tedavi sonrasında bile düzenli doktor kontrollerine devam etmelidir.
Feokromasitomanın Prognozu
Feokromasitomanın prognozu, tümörün malign olup olmamasına ve tedaviye ne kadar erken başlandığına bağlı olarak değişir. Benign feokromasitomalarda prognoz genellikle olumludur ve cerrahi müdahale ile hastalık tamamen tedavi edilebilir. Ancak malign vakalarda, tümör diğer organlara yayılabilir ve bu durumda tedavi süreci daha karmaşık hale gelebilir.
Erken teşhis ve tedavi, hastaların uzun dönem sağ kalım oranlarını olumlu yönde etkiler. Feokromasitoma tedavisi gören hastaların düzenli olarak takip edilmesi, hastalığın nüksetme riskini azaltır. Hastaların tedavi sonrasında da hormon seviyelerini izlemeleri ve yaşam tarzlarını buna göre düzenlemeleri gerekebilir.
Sonuç
Feokromasitoma, nadir görülen ancak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bir tümör türüdür. Adrenal bezlerde gelişen bu tümör, vücuttaki hormon dengesini bozarak yüksek tansiyon, kalp çarpıntısı ve anksiyete gibi belirtilere yol açar. Feokromasitomanın erken teşhisi ve tedavisi, hastaların yaşam kalitesini artırır ve ölümcül sonuçları önler. Cerrahi müdahale, bu hastalığın tedavisinde en etkili yöntemdir, ancak bazı vakalarda medikal tedavi veya radyoterapi gerekebilir. Genetik faktörler, riski artıran önemli etkenlerdir ve bu hastalık ailede görüldüğünde genetik testlerin yapılması önerilir.
Feokromasitoma konusunda daha fazla araştırma ve farkındalık, bu nadir hastalığın daha erken teşhis edilmesine ve daha etkili tedavi edilmesine olanak sağlayacaktır.
Referanslar:
- Feokromasitoma Nedir?
- Bravo, E. L. (1994). Pheochromocytoma: New Concepts and Future Trends. Kidney International, 46(4), 1130-1142.
- Lenders, J. W. M., Eisenhofer, G., Mannelli, M., & Pacak, K. (2005). Pheochromocytoma. Lancet, 366(9486), 665-675.
- Fishbein, L., & Nathanson, K. L. (2012). Pheochromocytoma and Paraganglioma: Understanding the Complex Genetics. Journal of Internal Medicine, 266(6), 550-565.
- Eisenhofer, G., Goldstein, D. S., Walther, M. M., et al. (2004). Biochemical Diagnosis of Pheochromocytoma: How to Distinguish True-Positive from False-Positive Test Results. Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism, 89(6), 2657-2666.
- Grossman, A., & Pacak, K. (2009). Pheochromocytoma: The Dangerous Chameleon. Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism, 94(5), 1677-1683.
- O’Riordan, J. A., et al. (2005). Guidelines for the Management of Pheochromocytoma and Paraganglioma. Endocrine Practice, 11(5), 453-460.
- Dahia, P. L. M. (2014). Pheochromocytoma and Paraganglioma Pathogenesis: Learning from Genetic Heterogeneity. Nature Reviews Cancer, 14(2), 108-119.
- Mannelli, M., Lenders, J. W. M., & Pacak, K. (2014). Pheochromocytoma and Paraganglioma: Diagnosis and Treatment. Endocrinology and Metabolism Clinics of North America, 43(2), 371-382.
- Bravo, E. L., & Tagle, R. (2003). Pheochromocytoma: State of the Art and Future Prospects. Endocrine Reviews, 24(4), 539-553.
- Gruber, L. M., Erickson, D., et al. (2019). Pheochromocytoma Characteristics in Multiple Endocrine Neoplasia Type 2 and von Hippel-Lindau Syndrome. Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism, 104(2), 314-320.
- Plouin, P. F., et al. (2016). Guidelines for the Management of Pheochromocytoma. European Journal of Endocrinology, 173(3), G1-G10.
- Stenstrom, G., & Svardsudd, K. (1986). Pheochromocytoma in Sweden 1958–1981: An Analysis of the National Cancer Registry Data. Journal of Internal Medicine, 220(4), 233-238.
- McClellan, M. W., & el Ghorayeb, N. (2013). Pheochromocytoma and Pregnancy: A Review of the Current Literature. Obstetrics and Gynecology International, 2013, 1-7.
- Jimenez, C., et al. (2018). Malignant Pheochromocytoma: A Review. Cancers, 10(7), 215-230.
- Amar, L., et al. (2005). Genetic Testing in Pheochromocytoma or Functional Paraganglioma. Journal of Clinical Oncology, 23(34), 8812-8818.
- Pheochromocytoma
- Pheochromocytoma
- Pheochromocytoma
- Böbrek & idrar yolları nasıl çalışır?
- Sağlıklı yaşamın sırları » Özel Yazı
- Zollinger Ellison Sendromu nedir?