Antifosfolipid Sendromu (APS): 8 Belirtisi Ve Tedavisi
Antifosfolipid Sendromu (APS), vücudun bağışıklık sisteminin kendi fosfolipidlere (hücre zarının önemli bileşenlerinden biri) karşı anormal antikorlar üretmesi sonucu gelişen, ciddi bir otoimmün hastalıktır. Bu sendrom, özellikle damar tıkanıklıklarına ve hamilelik komplikasyonlarına neden olur. APS, genellikle lupus gibi diğer otoimmün hastalıklarla birlikte görülür, ancak tek başına da ortaya çıkabilir. Bu hastalık, tromboz oluşumuna ve tekrarlayan gebelik kayıplarına yol açarak bireylerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. APS’nin komplikasyonları arasında derin ven trombozu (DVT), akciğer embolisi, inme ve kalp krizi gibi ciddi sonuçlar yer almaktadır. Hastalığın yaygınlığı hakkında net bir bilgi olmamakla birlikte, dünya genelinde her yıl binlerce insan bu hastalık nedeniyle yaşamını yitirmekte veya uzun süreli sağlık sorunları yaşamaktadır.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Antifosfolipid Sendromu (APS): 8 Belirtisi, Nedenleri, Tanısı Ve Tedavisi
Antifosfolipid Sendromu ilk olarak 1980’lerde tanımlanmış olup, o zamandan beri bilim dünyasında önemli bir ilgi görmüştür. Hastalığın tanımlanması ve anlaşılması, ilerleyen tıbbi teknoloji ve araştırmalar sayesinde zamanla gelişmiştir. Ancak, hala hastalığın temel mekanizmaları ve nedenleri tam anlamıyla anlaşılamamıştır. Bu durum, APS’nin tanı ve tedavisinde bazı zorluklara neden olmaktadır. Sendromun en karmaşık yönlerinden biri, bireylerdeki klinik tablonun çeşitliliği ve hastalığın farklı formlarda ortaya çıkabilmesidir. Özellikle gebelik komplikasyonlarına yol açması ve genç bireylerde bile ciddi sağlık sorunlarına neden olması, APS’nin araştırılmasını daha da önemli hale getirmiştir.
APS’nin mekanizmasında yer alan otoimmün süreç, vücudun bağışıklık sisteminin yanlışlıkla kendi hücrelerine saldırması ile tetiklenir. Bu sendromda, antifosfolipid antikorları (aPL), vücudun kendi fosfolipidlerine bağlanarak bir bağışıklık tepkisine neden olur. Normalde vücutta pıhtılaşmayı düzenleyen bu süreç, APS hastalarında anormal pıhtılaşmaya yol açar. Bu antikorlar, damar duvarlarına zarar vererek kan pıhtılarının oluşumunu tetikler ve bu pıhtılar ciddi sağlık komplikasyonlarına neden olabilir. Hamile kadınlarda plasentaya zarar vererek fetüsün kaybına yol açabilir. APS’nin bu tür komplikasyonları, bireylerin günlük yaşamlarını zorlaştırmakla kalmaz, aynı zamanda sağlık sistemlerinde uzun vadeli bakım gereksinimlerine de yol açar.
APS’nin önemi ve karmaşıklığı nedeniyle, hastalığın doğru teşhisi ve tedavisi için multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Kardiyologlar, romatologlar, hematologlar ve jinekologlar gibi çeşitli uzmanlık alanlarındaki doktorlar bu hastalığın yönetiminde önemli rol oynamaktadır. Tedavi stratejileri, hastalığın tipine, hastanın genel sağlık durumuna ve APS’nin klinik belirtilerine göre belirlenir. Hastalığın erken teşhisi, uygun tedavi yöntemlerinin hızlı bir şekilde uygulanması açısından kritik öneme sahiptir. Bu makalede, Antifosfolipid Sendromu’nun ne olduğu, türleri, belirtileri, nedenleri, tanısı ve tedavisi üzerine detaylı bir inceleme yapacağız.
Antifosfolipid Sendromu Nedir?
Antifosfolipid Sendromu, bağışıklık sisteminin fosfolipid adı verilen yağ moleküllerine saldırdığı bir otoimmün bozukluktur. Fosfolipidler, hücre zarlarının temel bileşenlerinden biridir ve normalde bağışıklık sistemi tarafından “kendi” olarak tanınırlar. Ancak APS’de bağışıklık sistemi bu moleküllere karşı antikorlar üretir. Bu antikorlar, antifosfolipid antikorları (aPL) olarak adlandırılır ve tromboz (kan pıhtılaşması) riskini artırır. Bu antikorlar ayrıca, hamilelik sırasında plasentaya zarar vererek tekrarlayan düşükler, erken doğumlar ve diğer hamilelik komplikasyonlarına yol açabilir.
APS’nin en belirgin özelliği, anormal pıhtılaşma eğilimidir. Bu durum, arterlerde ve venlerde kan pıhtılarının oluşmasına neden olabilir. Arteriyel pıhtılar kalp krizine, inmeye veya organ hasarına neden olabilirken, venöz pıhtılar derin ven trombozu veya pulmoner emboliye yol açabilir. APS ayrıca, hamilelikte yaşanan komplikasyonlar, düşükler ve preeklampsi gibi durumlarla da ilişkilendirilmiştir. Bu komplikasyonlar, APS’nin özellikle kadınlarda üreme sağlığını etkileyen önemli bir hastalık olduğunu gösterir.
Antifosfolipid Sendromu Türleri
Antifosfolipid Sendromu iki ana formda görülür: Primer Antifosfolipid Sendromu ve Sekonder Antifosfolipid Sendromu.
- Primer Antifosfolipid Sendromu: Bu form, başka bir bağışıklık sistemi hastalığı olmaksızın ortaya çıkar. Yani hastalar yalnızca APS ile ilişkilendirilen belirtileri gösterir ve başka bir otoimmün bozukluk tespit edilmez. Primer APS, genellikle genç ve orta yaşlı erişkinlerde görülür ve birçok hasta sağlıklı bir yaşam sürebilir.
- Sekonder Antifosfolipid Sendromu: Bu form, sistemik lupus eritematozus (SLE) gibi başka bir otoimmün hastalıkla ilişkilidir. Sekonder APS, lupus gibi hastalıkları olan bireylerde gelişir ve bu hastalarda pıhtılaşma riski daha yüksektir. Bu form, tedavi edilmediğinde daha ciddi sonuçlara yol açabilir.
APS ayrıca klinik olarak Katastrofik Antifosfolipid Sendromu (CAPS) adı verilen nadir bir formda da ortaya çıkabilir. CAPS, birçok organ sisteminde hızlı ve yaygın pıhtılaşmaya neden olan, hayatı tehdit eden bir durumdur. Bu form, APS’nin en ciddi komplikasyonlarından biri olarak kabul edilir ve acil tıbbi müdahale gerektirir.
Antifosfolipid Sendromu Belirtileri
Antifosfolipid Sendromu, bağışıklık sistemi ile ilgili bir bozukluk olup, vücudun yanlışlıkla antifosfolipid antikorları üreterek normal kan pıhtılaşma süreçlerini bozmasıyla karakterizedir. Bu durum, çeşitli klinik belirtilerle kendini gösterebilir ve semptomlar genellikle bireyden bireye farklılık gösterebilir. İşte APS’nin en yaygın belirtileri:
1. Kan Pıhtılaşması (Tromboz)
APS’nin en belirgin belirtisi, anormal kan pıhtılarının oluşumudur. Bu pıhtılar, vücudun herhangi bir bölgesindeki damarlarda görülebilir:
- Derin ven trombozu (DVT): Genellikle bacaklarda şişlik, ağrı, kızarıklık ve ısı artışı ile kendini gösterir.
- Pulmoner emboli: Pıhtının akciğerlere taşınması sonucu nefes darlığı, göğüs ağrısı ve hızlı kalp atışı gibi semptomlara yol açabilir.
- Beyin damarlarında pıhtı: İnme riski artar ve bu durum ani konuşma bozukluğu, yüz felci veya kol ve bacaklarda güç kaybı gibi belirtilere neden olabilir.
2. Tekrarlayan Düşükler ve Gebelik Komplikasyonları
APS, kadınlarda tekrarlayan düşüklerin veya ölü doğumların başlıca nedenlerinden biri olabilir. Bunun dışında şu gebelik komplikasyonları da sık görülür:
- Preeklampsi (gebelikte yüksek tansiyon)
- Plasenta yetmezliği
- Erken doğum riski
3. Ciltte Belirgin Değişiklikler
APS’li bireylerde ciltte çeşitli değişiklikler görülebilir:
- Livedo reticularis: Cildin mavi veya morumsu ağ görünümü kazanması.
- Cilt ülserleri ve gangren: Özellikle el ve ayak parmaklarında kan dolaşımının bozulması sonucu ortaya çıkar.
4. Nörolojik Belirtiler
APS, merkezi sinir sistemi üzerinde ciddi etkiler yaratabilir. Bu belirtiler, genellikle beyindeki damar tıkanıklıklarıyla ilişkilidir:
- Migren tarzı şiddetli baş ağrıları
- Epilepsi nöbetleri
- Hafıza kaybı ve konsantrasyon güçlüğü (bazen “beyin sisi” olarak tanımlanır)
- İnme veya geçici iskemik atak (GİA)
5. Kardiyovasküler Problemler
APS, kalbi etkileyerek şu durumlara yol açabilir:
- Kalp kapakçıklarında hasar veya kalınlaşma (Libman-Sacks endokarditi)
- Koroner arter hastalığı nedeniyle göğüs ağrısı veya kalp krizi riski
6. Kan Sayımı Anormallikleri
Kan testlerinde anemi, trombositopeni (düşük trombosit sayısı) veya lökoza (beyaz kan hücresi anomalileri) gibi bulgular sıkça rastlanır. Düşük trombosit seviyesi, ciltte kolay morarma veya burun kanaması gibi belirtilerle fark edilebilir.
7. Diğer Belirtiler
APS’nin diğer daha az yaygın semptomları şunlardır:
- Kronik yorgunluk
- Kas ve eklem ağrıları
- Böbrek fonksiyon bozuklukları
- Göz damarlarında pıhtı nedeniyle görme kaybı veya bulanıklık
8. Semptomların Ciddiyeti ve Değişkenliği
APS belirtileri genellikle düzensiz ve dalgalı bir şekilde ortaya çıkar. Bazı hastalarda belirgin semptomlar varken, diğerlerinde semptomlar hafif ya da hiç görülmeyebilir. Semptomların ciddiyeti, hastalığın aktif dönemde olup olmadığına ve hangi organların etkilendiğine bağlıdır.
Bu belirtiler, APS tanısının karmaşıklığını artırabilir. Özellikle kan pıhtılaşması ve tekrarlayan gebelik kayıpları gibi semptomlar, APS şüphesini artırmalı ve daha ayrıntılı testler için bir romatolog veya hematolog tarafından değerlendirilmelidir. Erken tanı ve uygun tedavi ile APS’nin neden olduğu komplikasyonlar büyük ölçüde önlenebilir.
Antifosfolipid Sendromu Nedenleri
Antifosfolipid Sendromu, bağışıklık sisteminin kendi hücrelerine ve dokularına karşı antikorlar üretmesi sonucu ortaya çıkan otoimmün bir hastalıktır. Bu sendrom, özellikle antifosfolipid antikorlarının (aPL) üretimi ile ilişkilidir. Antifosfolipid Sendromu nedenlerini anlamak, hastalığın gelişimini ve tetikleyici faktörlerini açıklamaya yardımcı olur.
1. Otoimmün Tepkiler
APS’nin temel nedeni, bağışıklık sisteminin yanlış bir şekilde fosfolipidlere veya fosfolipid ile ilişkili proteinlere saldırmasıdır. Normalde bağışıklık sistemi, vücuda zarar verebilecek yabancı maddeleri hedef alırken, APS’de bağışıklık sistemi fosfolipidleri hedef alan antifosfolipid antikorlarını üretir. Bu antikorlar, kan pıhtılaşma mekanizmasını bozarak damar tıkanıklıklarına ve diğer komplikasyonlara yol açar.
2. Genetik Yatkınlık
APS gelişiminde genetik faktörlerin önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Ailede otoimmün hastalık öyküsü olan bireylerde APS görülme riski artar. HLA-DR ve HLA-DQ gibi bazı genetik belirteçlerin APS ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Bu genetik faktörler, bağışıklık sisteminin normal toleransını bozarak antifosfolipid antikorlarının üretimini tetikleyebilir.
3. Çevresel Faktörler
APS’nin gelişimini tetikleyebilecek çeşitli çevresel faktörler mevcuttur. Bunlar arasında enfeksiyonlar, ilaçlar ve hormonlar gibi dış etkenler yer alır:
- Enfeksiyonlar: Hepatit C, HIV, sifiliz ve Epstein-Barr virüsü gibi bazı enfeksiyonlar, APS ile ilişkilendirilmiştir. Bu enfeksiyonlar bağışıklık sistemini aktive ederek antifosfolipid antikorlarının üretimini artırabilir.
- İlaçlar: Bazı ilaçlar, özellikle fenitoin, prokainamid ve hidralazin gibi ajanlar, APS gelişiminde rol oynayabilir. Bu ilaçlar otoimmün yanıtları tetikleyebilir.
- Hormonal Değişiklikler: Hamilelik, doğum kontrol hapları veya hormon replasman tedavisi gibi hormonal durumlar APS gelişim riskini artırabilir.
4. İkincil Antifosfolipid Sendromu
Bazı durumlarda Antifosfolipid Sendromu, diğer otoimmün hastalıkların bir komplikasyonu olarak ortaya çıkar. Bu, “ikincil APS” olarak adlandırılır ve genellikle lupus gibi hastalıklarla ilişkilidir. Sistemik lupus eritematozus (SLE) hastalarının %30-40’ında antifosfolipid antikorları bulunur ve bu durum APS gelişimini kolaylaştırabilir.
5. Diğer Risk Faktörleri
- Cinsiyet: APS genellikle kadınlarda daha sık görülür. Kadınların hormonal değişimlere daha duyarlı olmaları, hastalık riskini artırabilir.
- Stres ve Yaşam Tarzı Faktörleri: Aşırı stres, sigara kullanımı ve obezite gibi faktörler, bağışıklık sistemi dengesizliklerine yol açarak APS’nin gelişimine katkıda bulunabilir.
6. Bağışıklık Sistemindeki Düzensizlikler
Bağışıklık sisteminin düzenleyici mekanizmalarındaki bozukluklar, APS’nin gelişiminde rol oynayabilir. Özellikle T hücrelerinin toleransı sağlamadaki başarısızlığı, antifosfolipid antikorlarının kontrolsüz bir şekilde üretilmesine neden olabilir.
Sonuç olarak, Antifosfolipid Sendromu, genetik, çevresel ve bağışıklık sistemi ile ilişkili birçok karmaşık faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Bu nedenlerin tam olarak anlaşılması, hastalığın erken teşhis ve tedavisinde kritik öneme sahiptir.
Risk Faktörleri
Antifosfolipid sendromu kadınlarda erkeklere göre daha yaygındır. Lupus gibi başka bir otoimmün duruma sahip olmak antifosfolipid sendromu riskini artırır. Antifosfolipid sendromuyla ilişkili antikorlara belirti veya semptom geliştirmeden sahip olmak mümkündür.
Ancak bu antikorlara sahip olmak, özellikle aşağıdaki durumlarda kan pıhtılaşması riskini artırır:
- Hamile kalmak
- Yatak istirahati veya uzun bir uçuş sırasında oturmak gibi bir süre hareketsiz kalanlar
- Ameliyat olmak
- Sigara içmek
- Menopoz için oral kontraseptif veya östrojen tedavisi alın
- Yüksek kolesterol ve trigliserit düzeylerine sahip olmak
Komplikasyonlar
Antifosfolipid sendromunun komplikasyonları şunları içerebilir:
- Böbrek yetmezliği. Bu, böbreklerinize kan akışının azalmasından kaynaklanabilir.
- Felç. Beyninizin bir kısmına kan akışının azalması felce neden olabilir ve bu da kısmi felç ve konuşma kaybı gibi kalıcı nörolojik hasara neden olabilir.
- Kardiyovasküler problemler. Bacağınızdaki bir kan pıhtısı, kanın kalbe akmasını sağlayan damarlardaki kapakçıklara zarar verebilir. Bu, alt bacaklarınızda kronik şişlik ve renk değişikliği ile sonuçlanabilir. Bir diğer olası komplikasyon ise kalp hasarıdır.
- Akciğer sorunları. Bunlar akciğerlerinizdeki yüksek tansiyonu ve pulmoner emboliyi içerebilir.
- Hamilelik komplikasyonları. Bunlar arasında düşükler, ölü doğumlar, erken doğum, yavaş fetal büyüme ve hamilelik sırasında tehlikeli derecede yüksek tansiyon (preeklampsi) yer alabilir.
Nadiren ciddi vakalarda antifosfolipid sendromu kısa sürede çoklu organ hasarına yol açabilir.
Antifosfolipid Sendromu Tanısı
Antifosfolipid Sendromu tanısı koymak için klinik belirtilerin yanı sıra laboratuvar testleri de gereklidir. Antifosfolipid Sendromu tanısı genellikle tekrarlayan tromboz vakaları veya hamilelik komplikasyonları yaşayan bireylerde düşünülür. Tanı sürecinde, antifosfolipid antikorlarının (aPL) varlığını tespit etmek için çeşitli kan testleri yapılır. En yaygın kullanılan testler şunlardır:
- Lupus Antikoagülan Testi: Kanın pıhtılaşma sürecinde lupus antikoagülanlarının varlığını araştırır.
- Antikardiolipin Antikoru Testi: Bu test, kardiolipin adı verilen bir fosfolipide karşı üretilen antikorları tespit eder.
- Beta-2 Glikoprotein I Antikoru Testi: Bu test, APS’de yaygın olarak bulunan başka bir antikoru tespit etmek için kullanılır.
Antifosfolipid Sendromu tanısı koymak için bu testlerin sonuçlarının en az iki kez pozitif çıkması gerekmektedir. Bu testler genellikle 12 haftalık bir süre zarfında tekrarlanır.
Antifosfolipid Sendromu Tedavisi
Antifosfolipid Sendromu, damar içi pıhtı oluşumuna yol açan bir otoimmün hastalık olarak, etkili bir tedavi stratejisi gerektirir. Tedavi protokolleri genellikle hastalığın klinik belirtilerine, hastanın genel sağlık durumuna ve geçmişteki trombotik olayların varlığına göre şekillendirilir.
Antifosfolipid Sendromu tedavisinde kullanılan yöntemler şu başlıklar altında incelenebilir:
1. Kan Sulandırıcı İlaçlar
Kan sulandırıcılar, Antifosfolipid Sendromu tedavisinin temel taşını oluşturur. Bu ilaçlar tromboz oluşumunu önlemek amacıyla kullanılır.
En yaygın kullanılan kan sulandırıcılar şunlardır:
- Warfarin: Vitamin K antagonistleri arasında yer alır ve APS’nin uzun dönem tedavisinde sık tercih edilir. Kanın pıhtılaşma sürecini kontrol altında tutarak tromboz riskini azaltır.
- INR (Uluslararası Normalleştirilmiş Oran) takibi önemlidir. Genellikle hedef INR değeri 2-3 arasında tutulur, ancak yüksek risk grubundaki hastalarda bu değer 3-4 arasında olabilir.
- Heparin: Özellikle gebelik sırasında Antifosfolipid Sendromu tedavisinde düşük molekül ağırlıklı heparin (DMAH) kullanımı önerilir. Warfarin gebelikte teratojenik olduğu için heparin daha güvenlidir.
- Aspirin: Düşük doz aspirin, trombosit agregasyonunu önler ve genellikle düşük riskli hastalarda veya ek tedavi olarak kullanılır.
2. Bağışıklık Sistemi Baskılayıcı Tedavi
Bağışıklık sisteminin aşırı yanıtını baskılamak amacıyla kullanılır.
Özellikle tekrarlayan trombozlar, lupus gibi diğer otoimmün hastalıklarla birlikteliği olan Antifosfolipid Sendromu vakalarında tercih edilir:
- Kortikosteroidler: Akut alevlenmelerde veya trombositopeni gibi komplikasyonlarda düşük doz kortikosteroidler uygulanabilir.
- İmmünosupresanlar: Azatiyoprin, mikofenolat mofetil gibi ilaçlar, bağışıklık sistemini düzenlemek için kullanılır.
3. Gebelikte Tedavi Yaklaşımı
Gebelik, Antifosfolipid Sendromu hastaları için hem anne hem de bebek açısından yüksek riskli bir durumdur.
Gebelikteki tedavi protokolü, düşüklerin önlenmesi ve anne sağlığının korunmasını hedefler:
- Düşük Molekül Ağırlıklı Heparin (DMAH): Kan sulandırıcı olarak güvenle kullanılır.
- Düşük Doz Aspirin: Gebelik planlaması aşamasından itibaren başlanabilir.
- IVIG (İntravenöz İmmünglobulin): Şiddetli durumlarda veya tekrarlayan gebelik kayıplarında uygulanabilir.
4. Komorbid Durumların Yönetimi
APS ile birlikte görülen diğer sağlık sorunları da tedavi planına dahil edilmelidir:
- Hipertansiyon: Kan basıncının kontrol altında tutulması, damar içi pıhtılaşma riskini azaltır.
- Kolesterol Yüksekliği: Statinler, lipid seviyelerini kontrol ederek damar sağlığını iyileştirir.
- Diğer Otoimmün Hastalıklar: Sistemik lupus eritematozus (SLE) gibi hastalıkların tedavisi, APS’nin yönetiminde önemlidir.
5. Biyolojik Ajanlar
Son yıllarda, Antifosfolipid Sendromu tedavisinde biyolojik ajanların kullanımı üzerinde çalışılmaktadır.
Bu tedaviler, özellikle dirençli APS vakalarında umut verici sonuçlar göstermektedir:
- Rituksimab: B hücrelerini hedef alan bu ajan, lupus ile ilişkili Antifosfolipid Sendromu vakalarında etkili olabilir.
- Eculizumab: Komplement sistemini baskılayan bu ilaç, özellikle katastrifik APS (CAPS) gibi nadir fakat ciddi formlarda kullanılabilir.
6. Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve Hasta Eğitimi
Tedavinin başarısını artırmak ve tromboz riskini azaltmak için hastaların yaşam tarzı değişiklikleri yapması önemlidir:
- Dengeli Beslenme: Kan lipid seviyelerini düzenlemek için sağlıklı yağlar ve lif açısından zengin bir diyet önerilir.
- Düzenli Egzersiz: Hafif ve düzenli fiziksel aktivite, kan dolaşımını iyileştirir.
- Sigara ve Alkol Kullanımı: Tamamen bırakılması önerilir, çünkü bu alışkanlıklar pıhtı oluşum riskini artırabilir.
- Stres Yönetimi: Stres, otoimmün yanıtları tetikleyebilir. Meditasyon ve benzeri teknikler faydalı olabilir.
7. Katastrifik Antifosfolipid Sendromu (CAPS) Tedavisi
CAPS, APS’nin nadir görülen ancak hayatı tehdit eden bir formudur.
Tedavi, agresif ve multidisipliner bir yaklaşım gerektirir:
- Plazmaferez: Kan plazmasının değişimi yoluyla antifosfolipid antikorlarının seviyesinin azaltılması amaçlanır.
- IVIG: Bağışıklık sistemini modüle etmek için uygulanır.
- Yüksek Doz Kortikosteroidler ve Antikoagülanlar: Yoğun tedavi protokolünün bir parçasıdır.
Antifosfolipid Sendromu tedavisi, bireyselleştirilmiş bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Kan sulandırıcıların etkin kullanımı, komorbid durumların kontrolü ve gerektiğinde bağışıklık sistemi baskılayıcı tedaviler, hastalığın komplikasyonlarını önlemek açısından kritik öneme sahiptir. Güncel araştırmalar, biyolojik ajanlar gibi yeni tedavi seçeneklerinin etkinliğini artırmayı hedeflemekte ve gelecekte Antifosfolipid Sendromu yönetiminde önemli bir yere sahip olabileceği düşünülmektedir.
Gıda Ve Besin Takviyeleri
Bazı gıdalar ve ilaçlar kan sulandırıcı ilaçlarınızın ne kadar iyi çalıştığını etkileyebilir. Sağlık uzmanınızdan aşağıdaki konularda rehberlik isteyin:
- Güvenli diyet seçenekleri. K vitamini varfarinin etkinliğini azaltabilir ancak diğer kan sulandırıcı ilaçların etkisini azaltamaz. Avokado, brokoli, Brüksel lahanası, lahana, yeşil yapraklı sebzeler ve garbanzo fasulyesi gibi K vitamini açısından zengin gıdaları büyük miktarlarda yemekten kaçınmanız gerekebilir. Alkol warfarinin kan sulandırıcı etkisini artırabilir. Alkolü sınırlamanız veya alkolden kaçınmanız gerekip gerekmediğini doktorunuza sorun.
- Güvenli ilaçlar ve diyet takviyeleri. Bazı ilaçlar, vitaminler ve bitkisel ürünler warfarin ile tehlikeli bir şekilde etkileşime girebilir. Bunlara bazı ağrı kesiciler, soğuk algınlığı ilaçları, mide ilaçları veya multivitaminlerin yanı sıra sarımsak, ginkgo ve yeşil çay dahildir.
Sonuç
Antifosfolipid Sendromu, ciddi sağlık komplikasyonlarına yol açabilen karmaşık bir otoimmün hastalıktır. Kan pıhtıları ve hamilelik sorunları APS’nin en belirgin belirtileridir ve bu durumlar bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. APS’nin tanı ve tedavisinde erken teşhis hayati önem taşır. Antikoagülan tedavisi, kan pıhtılarının önlenmesinde etkili bir yöntem olsa da, tedavi süreci bireylerin yaşam boyu takibini gerektirebilir. APS hakkında daha fazla araştırma yapılması, hastalığın altında yatan nedenlerin anlaşılmasına ve daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunacaktır.
Referanslar:
- Antifosfolipid Sendromu (APS): 8 Belirtisi, Nedenleri, Tanısı Ve Tedavisi
- Hughes GRV, Khamashta MA. Antiphospholipid syndrome: A review. Lancet. 2003.
- Miyakis S, Lockshin MD, Atsumi T, et al. International consensus statement on an update of the classification criteria for definite antiphospholipid syndrome. Journal of Thrombosis and Haemostasis. 2006.
- Asherson RA. The catastrophic antiphospholipid syndrome. Journal of Rheumatology. 2008.
- Levine SR, Brey RL, Tilley BC, et al. Antiphospholipid antibodies and subsequent thrombo-occlusive events in patients with ischemic stroke. Journal of the American Medical Association. 2004.
- Merrill JT, Erkan D, Yazici Y. Lupus and the antiphospholipid syndrome. The Lancet Rheumatology. 2009.
- Ruiz-Irastorza G, Crowther M, Branch W, et al. Antiphospholipid syndrome. Lancet. 2010.
- Zoghlami C, Bourra B, Ameur AB. Management of antiphospholipid syndrome. Current Opinion in Rheumatology. 2020.
- Tektonidou MG, Andreoli L, Limper M, et al. Management of thrombotic and obstetric antiphospholipid syndrome. Rheumatology. 2019.
- Alijotas-Reig J, Esteve-Valverde E, Ferrer-Oliveras R, et al. The European registry on obstetric antiphospholipid syndrome. Annals of the Rheumatic Diseases. 2018.
- Cervera R, Piette JC, Font J, et al. Antiphospholipid syndrome: Clinical and immunologic manifestations and patterns of disease expression in a cohort of 1000 patients. Arthritis and Rheumatism. 2002.
- Branch DW, Silver RM. Obstetric antiphospholipid syndrome: Mechanisms of pregnancy loss. Seminars in Perinatology. 2017.
- Lim W. Antiphospholipid syndrome. Hematology: American Society of Hematology Education Program. 2013.
- Pengo V, Ruffatti A, Legnani C, et al. Incidence of a first thromboembolic event in asymptomatic carriers of high-risk antiphospholipid antibody profile. Journal of Thrombosis and Haemostasis. 2011.
- de Groot PG, Urbanus RT. The significance of autoantibodies against β2-glycoprotein I. Blood. 2012.
- Knight JS, Somers EC. Antiphospholipid syndrome: Advances in diagnosis and management. BMJ. 2019.
- Schreiber K, Sciascia S, de Groot PG, et al. Antiphospholipid syndrome. Nature Reviews Disease Primers. 2018.
- Zuily S, Cohen H, Isenberg D, et al. Use of direct oral anticoagulants in patients with antiphospholipid syndrome. The Lancet Rheumatology. 2020.
- Garcia D, Erkan D. Diagnosis and Management of the Antiphospholipid Syndrome. New England Journal of Medicine. 2018
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
- https://www.researchgate.net/
- https://www.mayoclinic.org/
- https://www.nhs.uk/
- https://www.webmd.com/