Kronik Ürtikerin 8 Nedeni ve Tedavisi

100 / 100

Kronik ürtiker, halk arasında “kurdeşen” olarak bilinen, ciltte kaşıntılı, kızarık kabarcıkların ortaya çıkmasına neden olan bir rahatsızlıktır. Ürtiker genellikle birkaç saat veya gün içinde kaybolan kısa süreli bir sorun olarak karşımıza çıkar. Ancak, semptomlar altı haftadan uzun süre devam ederse, bu durum “kronik ürtiker” olarak adlandırılır. Kronik ürtiker, hastanın yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir ve yaygın olarak tahmin edilenin ötesinde karmaşık bir sağlık problemidir. Belirtiler, çoğunlukla alerjik reaksiyonlarla karıştırılmakta, bu da yanlış teşhis ve tedaviye neden olmaktadır. Halbuki ürtikerin ortaya çıkmasında sadece alerjenler değil, birçok farklı faktör rol oynamaktadır.

Kronik Ürtikerin 8 Nedeni ve Tedavisi

Ürtiker, cildin farklı bölgelerinde kaşıntı ve kızarıklıkla belirir, ancak bu belirtiler vücudun bağışıklık sistemine bağlı olabilir ve çeşitli uyarıcılara tepki olarak gelişebilir. Genellikle bu kızarıklıklar ve şişlikler, bir arı sokmasına ya da ciltte bir maddeye dokunulmasına benzer bir görünüm sergiler. Her ne kadar rahatsız edici olsa da çoğu durumda hayatı tehdit etmez; ancak sürekli tekrarlayan vakalarda hastaların sosyal ve psikolojik yaşamlarında büyük sorunlar meydana getirebilir. Özellikle kaşıntı, hastaların uyku düzenini bozar ve depresyon gibi ikincil sağlık problemlerine zemin hazırlar.

Kronik ürtikerin nedenlerini anlamak, semptomları kontrol altına almak ve etkili bir tedavi planı oluşturmak açısından oldukça önemlidir. Çoğu zaman altta yatan nedenin belirlenmesi zor olabilir, çünkü hastalık farklı kişilere göre değişen tetikleyicilere sahiptir. Bağışıklık sistemi bozukluklarından strese, ilaç reaksiyonlarından çevresel faktörlere kadar geniş bir yelpazede birçok etken kronik ürtikere yol açabilir. Bu sebeple, doğru teşhis ve etkili tedavi için multidisipliner bir yaklaşım gereklidir.

Kronik ürtikerin tedavi seçenekleri hastalığın nedenine bağlı olarak değişiklik gösterir. Hastalığın nedeni bulunamadığında semptomları yönetmeye yönelik tedaviler uygulanır. Antihistaminikler en yaygın kullanılan ilaçlardır; ancak bazen bu tedavi yöntemleri yetersiz kalabilir. Bu durumda daha ileri tedavi seçenekleri araştırılmalıdır. Tedavi sürecinin başarılı olabilmesi için hastaların kendilerine iyi bakmaları, tetikleyici faktörlerden kaçınmaları ve doktor kontrolünde düzenli tedavi almaları gerekir. Makalemizin devamında kronik ürtikerin olası nedenlerini ve tedavi yöntemlerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

Kronik Ürtikerin 8 Nedeni ve Tedavisi

Kronik Ürtiker Nedenleri

Kronik ürtiker nedenlerini anlamak, hastalığın yönetimi ve tedavisinde önemli bir rol oynar. Her hastada farklı faktörlerin ön planda olması nedeniyle, hastalık oldukça bireysel bir süreç gösterir. Kronik ürtikeri tetikleyen mekanizmalar çok çeşitlidir ve çoğu durumda birden fazla neden aynı anda etkilidir. Bu bölümde, kronik ürtikerin arkasında yatan nedenler ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.

1. Otoimmün Mekanizmalar

Kronik ürtikerin yaygın nedenlerinden biri otoimmün hastalıklardır. Otoimmün hastalıklarda bağışıklık sistemi, yanlışlıkla vücudun kendi sağlıklı dokularına saldırır ve bu durum bazı deri reaksiyonlarına neden olabilir. Kronik ürtiker vakalarının yaklaşık %30-50’sinin otoimmün kökenli olduğu düşünülmektedir. Otoimmün tiroid hastalıkları (Hashimoto tiroiditi gibi) ve lupus gibi rahatsızlıklar, ürtiker ile yakından ilişkilidir. Otoimmün süreçlerde, bağışıklık hücreleri mast hücrelerinden histamin ve diğer inflamatuvar maddelerin salınımına yol açar. Bu histamin salgısı ise deri üzerinde kabarıklık, kızarıklık ve kaşıntı gibi belirtilerle kendini gösterir.

Bağışıklık sisteminin bu türden hatalı çalışması, kronik ürtikeri tamamen iyileştirmeyi zorlaştırabilir. Bu nedenle, otoimmün hastalıkların tedavisinde biyolojik ajanlar gibi ileri tedavi yöntemlerine başvurulması gerekebilir. Tedavinin amacı, bağışıklık sistemini düzenlemek ve inflamasyonu kontrol altına almaktır.

2. İlaç Kullanımına Bağlı Reaksiyonlar

Bazı ilaçların uzun süreli kullanımı, ürtikerin ortaya çıkışına ya da mevcut semptomların kötüleşmesine neden olabilir. Özellikle aspirin ve diğer non-steroid antiinflamatuar ilaçlar (NSAİİ), kronik ürtikerin yaygın tetikleyicileri arasında sayılır. Bu ilaçlar, vücuttaki prostaglandin üretimini etkileyerek histamin salınımını artırır. Antibiyotikler ve opioidler de ürtiker ataklarını tetikleyebilen ilaçlar arasındadır.

Bazı durumlarda, hasta kullandığı bir ilaca yıllarca sorunsuz bir şekilde devam ederken aniden kronik ürtiker geliştirebilir. Bu, ilaca karşı vücudun geliştirdiği gecikmeli bir reaksiyondan kaynaklanabilir. Tedavi sürecinde, sorunun kaynağı olan ilacın tespit edilmesi ve alternatif tedavi seçeneklerine geçilmesi gerekebilir. Aynı zamanda antihistaminiklerle birlikte ilaç değişikliği yapılması semptomların hafiflemesine yardımcı olur.

3. Enfeksiyonlar ve Ürtiker Arasındaki İlişki

Enfeksiyonlar, kronik ürtikeri tetikleyebilen önemli faktörler arasındadır. Virüsler, bakteriler ve parazitler bağışıklık sistemini uyararak ürtiker semptomlarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Üst solunum yolu enfeksiyonları, diş enfeksiyonları ve sinüzit gibi yaygın hastalıklar ürtikerin gelişiminde rol oynayabilir. Özellikle Helicobacter pylori bakterisinin mide enfeksiyonları ile kronik ürtiker arasında ilişki olduğu kanıtlanmıştır. Bu bakteri, mide ve bağırsaklarda inflamasyona yol açarak ürtiker atağına zemin hazırlayabilir.

Viral enfeksiyonlar arasında hepatit B ve hepatit C gibi karaciğer hastalıkları da kronik ürtikerle ilişkilendirilmiştir. Enfeksiyonun tedavi edilmesi durumunda ürtiker semptomları büyük oranda azalabilir. Bu nedenle, hastalığın teşhisinde altta yatan enfeksiyonların tespit edilmesi ve tedavi edilmesi önemlidir.

4. Gıda İntoleransı ve Gıdalara Bağlı Reaksiyonlar

Gıdalar, bazı hastalarda kronik ürtikerin en yaygın tetikleyicilerinden biri olabilir. Ancak bu durum, klasik gıda alerjilerinden farklı olarak gıda intoleransı şeklinde seyreder. Çikolata, deniz ürünleri, süt ürünleri, yumurta ve kabuklu yemişler, gıda intoleransına bağlı ürtiker ataklarını tetikleyebilir. Ayrıca, tartrazin gibi yapay renklendiriciler ve monosodyum glutamat (MSG) gibi katkı maddeleri de tetikleyici rol oynayabilir.

Bu tür intoleranslarda, bağışıklık sisteminin aniden aşırı duyarlı hale gelmesi söz konusu olabilir. Eliminasyon diyeti, hangi gıdaların hastada ürtikeri tetiklediğini belirlemek için yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Gıda intoleransı kronik ürtikeri tetiklediğinde, semptomların kontrol altına alınması için belirli gıdaların diyetten tamamen çıkarılması gerekebilir.

5. Fiziksel ve Çevresel Faktörler

Fiziksel ve çevresel koşullar da kronik ürtikerin ortaya çıkışında önemli rol oynar. Soğuk hava, sıcaklık değişimleri, güneşe maruziyet ve egzersiz gibi fiziksel aktiviteler bazı hastalarda ürtikeri tetikleyebilir. Özellikle “soğuk ürtikeri” ve “kolinerjik ürtiker” gibi alt tiplerde, belirli fiziksel uyaranlar semptomların şiddetlenmesine neden olur.

Buna ek olarak, kimyasal maddelere temas, deterjanlar ve kozmetik ürünlerde bulunan bazı kimyasallar ciltte tahrişe yol açarak ürtiker atağını başlatabilir. Parfümler ve temizlik malzemeleri gibi günlük hayatta sıkça kullanılan maddelerden kaçınmak, bu tür atakların önlenmesinde faydalıdır.

6. Psikolojik Etkenler: Stres ve Anksiyetenin Rolü

Psikolojik durumlar, kronik ürtikerin alevlenmesinde önemli bir faktör olarak kabul edilir. Stres, depresyon ve anksiyete gibi durumlar bağışıklık sistemini etkileyerek mast hücrelerinden histamin salınımını artırabilir. Bu durum, ciltte kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklıklara yol açar. Ürtiker atakları, hastaların yaşam kalitesini olumsuz etkilerken, sürekli devam eden kaşıntı ve rahatsızlık hissi de hastada stres yaratır ve bir kısır döngü oluşur.

Stres yönetimi teknikleri, bu tür durumların önlenmesinde önemli rol oynar. Meditasyon, yoga ve nefes egzersizleri gibi rahatlama yöntemleri, hastaların psikolojik durumlarını iyileştirmeye ve atak sıklığını azaltmaya yardımcı olabilir. Tedavi sürecinde psikolojik destek alınması da hastalığın kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.

7. Hormonal Değişiklikler ve Kronik Ürtiker

Bazı durumlarda, hormonal değişiklikler kronik ürtikerin ortaya çıkışında etkili olabilir. Özellikle kadınlarda gebelik, menopoz ve adet döngüsü gibi hormonal dalgalanmalar, ürtiker semptomlarının artmasına neden olabilir. Bu süreçte, vücutta meydana gelen hormon dengesizlikleri bağışıklık sistemini etkileyerek histamin salınımını tetikleyebilir. Hormonal kökenli ürtiker durumlarında, doktor kontrolünde hormon düzenleyici tedaviler uygulanabilir.

8. Genetik Faktörler

Kronik ürtiker, bazı bireylerde genetik yatkınlıkla da ilişkilidir. Ailede benzer hastalık geçmişi olan bireylerde ürtiker görülme olasılığı daha yüksektir. Genetik faktörlerin yanı sıra çevresel tetikleyiciler de bu hastalık sürecini etkileyebilir. Genetik yatkınlık durumunda, hastalığın tamamen önlenmesi zor olabilir ancak erken teşhis ve uygun tedavi ile kontrol altında tutulabilir.

Kronik Ürtikerin 8 Nedeni ve Tedavisi

Kronik Ürtiker Tedavisi

Kronik ürtiker tedavisi, hastalığın karmaşık yapısı nedeniyle çok boyutlu bir yaklaşım gerektirir. Tedavide temel amaç, hastalığın belirtilerini hafifletmek ve hastanın yaşam kalitesini artırmaktır. Kronik ürtikerin altta yatan nedeni her zaman belirlenemeyebilir, bu nedenle tedavi planı semptomları kontrol altına almaya odaklanır. Tedavi sürecinde ilaçlar, yaşam tarzı değişiklikleri, diyet düzenlemeleri ve psikolojik destek gibi pek çok farklı strateji kullanılır. İşte kronik ürtiker tedavisi yöntemleri detaylarıyla açıklanmıştır.

1. Antihistaminik İlaçlar

Antihistaminikler, kronik ürtiker tedavisinde ilk basamak ilaçlar olarak kabul edilir. Mast hücrelerinden salınan histamin, vücutta kaşıntı, kızarıklık ve ödem gibi belirtilere yol açar. Antihistaminik ilaçlar ise histaminin H1 reseptörlerine bağlanmasını engelleyerek bu semptomların ortaya çıkmasını önler. Ancak kronik ürtikerde, histaminin yanı sıra başka kimyasal mediatörlerin de rol oynayabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle bazı hastalarda antihistaminik tedaviye ek olarak başka ilaçlara ihtiyaç duyulabilir.

Antihistaminik Türleri ve Kullanımı

  • Birinci Nesil Antihistaminikler: Klorfeniramin, difenhidramin ve hidroksizin gibi ilaçlar bu gruba girer. Bu ilaçlar etkili olmalarına rağmen merkezi sinir sistemini baskılayarak uyku hali ve sersemlik gibi yan etkilere yol açabilir. Bu nedenle günümüzde, özellikle gündüz kullanımı için pek tercih edilmezler.
  • İkinci Nesil Antihistaminikler: Loratadin, cetirizin, fexofenadin ve levosetirizin gibi ilaçlar, daha modern antihistaminiklerdir. Uyku yapıcı etkileri minimaldir ve uzun süreli kullanımlarda daha güvenlidir. Bu ilaçlar günlük kullanım için uygundur ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemez.

Tedavi Sürecinde Kullanım Stratejileri

  1. Başlangıç Dozu: Tedaviye genellikle günlük bir dozla başlanır. Ancak bazı hastalarda bu doz yetersiz kalabilir. Belirtiler devam ettiğinde, doktor önerisiyle ilaç dozu iki veya üç katına çıkarılabilir.
  2. Kombinasyon Tedavisi: Tek bir antihistaminik yeterli olmazsa, farklı mekanizmaları hedef alan birden fazla antihistaminik birlikte kullanılabilir. Örneğin, cetirizin ile birlikte fexofenadin kullanılabilir.
  3. Uzun Süreli Kullanım: Kronik ürtiker altı haftadan uzun sürdüğü için, antihistaminiklerin haftalar hatta aylar boyunca düzenli kullanımı gerekebilir. Bu ilaçlar uzun süreli kullanımlarda güvenli kabul edilse de, hastaların periyodik olarak doktor kontrolüne gitmeleri önemlidir.

Yan Etkiler ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • İkinci nesil antihistaminikler genellikle güvenli olsa da, bazı hastalarda ağız kuruluğu, baş ağrısı ve hafif uyku hali gibi yan etkiler ortaya çıkabilir.
  • Hamilelik ve emzirme dönemlerinde antihistaminik kullanımına dikkat edilmeli ve doktor gözetiminde ilaç tercih edilmelidir.
  • Böbrek veya karaciğer yetmezliği olan hastalarda, ilaç dozu azaltılabilir veya alternatif tedavi seçenekleri düşünülebilir.

Antihistaminik tedaviye rağmen semptomlar kontrol altına alınamıyorsa, tedavi planı yeniden gözden geçirilir ve biyolojik ajanlar veya kortikosteroidler gibi ek tedavilere geçiş yapılabilir.

2. Kortikosteroidler

Kortikosteroidler, kronik ürtiker ataklarının şiddetli olduğu durumlarda hızlı ve etkili bir tedavi sağlar. Bu ilaçlar, bağışıklık sistemini baskılayarak iltihaplanmayı önler ve mast hücrelerinden histamin salınımını azaltır. Ancak, uzun süreli kullanımda ciddi yan etkilere neden olabileceği için sadece kısa süreli kriz tedavilerinde tercih edilir.

Kullanım Alanları ve Süresi

  • Şiddetli Ürtiker Atakları: Özellikle anjiyoödem gibi şiddetli durumlarda, kortikosteroidler hızla etki gösterir ve semptomları birkaç saat içinde hafifletir.
  • Kısa Süreli Kullanım: Kortikosteroidler genellikle 5-10 günlük kısa süreli tedavi protokolleri halinde kullanılır. Bu sürenin uzatılması, yan etkiler nedeniyle önerilmez.

Yaygın Olarak Kullanılan Kortikosteroidler

  • Prednizon: Ağızdan alınan bir kortikosteroiddir ve akut ürtiker ataklarında sıkça kullanılır. Yüksek dozda başlayıp kademeli olarak azaltma yöntemi ile uygulanır.
  • Metilprednizolon: İleri vakalarda damar yoluyla uygulanan bir kortikosteroiddir. Özellikle acil durumlarda hızlı etkisi nedeniyle tercih edilir.

Yan Etkiler ve Riskler

Uzun süreli veya yüksek dozda kortikosteroid kullanımı, ciddi yan etkilere yol açabilir:

  • Bağışıklık Sistemi Baskılanması: Enfeksiyonlara yatkınlık artar.
  • Osteoporoz (Kemik Erimesi): Uzun süreli kullanımda kemik yoğunluğunda azalma görülebilir.
  • Kilo Alımı ve Cushing Sendromu: Kortikosteroidler iştahı artırarak kilo alımına ve vücutta yağ birikimine neden olabilir.
  • Hipertansiyon ve Diyabet: Kan basıncı ve kan şekeri seviyelerinde dengesizliklere yol açabilir.

Kortikosteroidlerin Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • Kademeli Doz Azaltımı: Ani olarak kesilmesi durumunda yoksunluk belirtileri görülebilir, bu nedenle doz kademeli olarak azaltılmalıdır.
  • Uzun Vadeli Kullanımın Sınırlandırılması: Kronik ürtiker tedavisinde uzun süreli kortikosteroid kullanımı yerine, başka tedavi seçenekleri (örneğin biyolojik ajanlar) tercih edilmelidir.
  • Takip ve Kontroller: Kortikosteroid kullanan hastaların düzenli olarak tansiyon, kan şekeri ve kemik yoğunluğu ölçümleri gibi kontrollerden geçmeleri gerekir.

Kortikosteroidler, tedavi sürecinde hızlı çözüm sağlasa da, uzun vadeli tedavi planlarının bir parçası olarak önerilmez. Bu nedenle, akut atakların tedavisinden sonra hastaların biyolojik ajanlar veya antihistaminiklerle devam etmesi tavsiye edilir. Ayrıca, kortikosteroid kullanımından sonra hastanın yaşam tarzını düzenlemesi ve stres yönetimi gibi destekleyici tedavi yöntemlerine yönlendirilmesi önemlidir.

3. Biyolojik Ajanlar (Omalizumab)

Antihistaminik tedaviye dirençli kronik ürtiker vakalarında, biyolojik ajanlar önemli bir tedavi seçeneği sunar. Omalizumab, IgE antikorlarını hedef alan bir biyolojik ilaçtır ve bağışıklık sisteminin aşırı tepkisini baskılayarak semptomların azalmasına yardımcı olur. Omalizumab, özellikle otoimmün kökenli kronik ürtiker tedavisinde etkili sonuçlar verir.

  • Tedavi Süreci:
    Omalizumab, genellikle ayda bir kez subkutan (cilt altına) enjeksiyon şeklinde uygulanır. Tedaviye yanıt süresi kişiden kişiye değişebilir, ancak çoğu hastada birkaç hafta içinde semptomlarda belirgin düzelme görülür.
  • Yan Etkiler ve Takip:
    Biyolojik ajanlar genellikle iyi tolere edilir, ancak nadiren enjeksiyon bölgesinde reaksiyonlar ve baş ağrısı gibi yan etkiler ortaya çıkabilir. Tedavi sürecinde hastanın düzenli olarak takip edilmesi önemlidir.

4. İmmünosupresan Tedavi

Otoimmün kaynaklı kronik ürtikerde, bağışıklık sistemini baskılayan immünosupresan ilaçlar kullanılabilir. Siklosporin gibi ilaçlar, bağışıklık sisteminin aşırı aktivitesini baskılar ve semptomların hafiflemesini sağlar. Ancak, bu ilaçların yan etkileri nedeniyle kullanımı dikkatli bir şekilde izlenmelidir.

  • Yan Etkiler:
    İmmünosupresanlar böbrek fonksiyonlarını etkileyebilir ve enfeksiyon riskini artırabilir. Bu nedenle, bu tür ilaçlar genellikle ciddi vakalarda ve doktor gözetiminde kullanılır.

5. Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve Stres Yönetimi

Kronik ürtiker, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir hastalık olduğundan, tedavi sürecinde yaşam tarzı değişiklikleri de büyük önem taşır.

  • Stres Yönetimi:
    Stres, ürtiker ataklarının sıklığını ve şiddetini artırabilir. Yoga, meditasyon, nefes egzersizleri gibi rahatlama teknikleri, stres seviyesini azaltarak hastalık kontrolüne katkı sağlar.
  • Uyku Düzeni:
    Kronik ürtiker, kaşıntıya bağlı uyku bozukluklarına yol açabilir. Hastaların düzenli uyumaya özen göstermesi ve rahat bir uyku ortamı oluşturması önerilir. Uyku bozukluğu devam eden hastalarda, doktor önerisiyle hafif uyku ilaçları kullanılabilir.

6. Diyet Düzenlemeleri ve Gıda Eliminasyonu

Bazı hastalarda, gıda intoleransı veya alerji kronik ürtikeri tetikleyebilir. Bu durumda, eliminasyon diyeti ile tetikleyici gıdaların belirlenmesi ve diyetten çıkarılması semptomların hafiflemesini sağlar. Eliminasyon diyeti sürecinde, şüpheli gıdalar diyetten tamamen çıkarılır ve hastanın semptomları gözlemlenir. Semptomların azalması durumunda bu gıdaların tüketimi kalıcı olarak sınırlandırılabilir.

  • Hipoalerjenik Diyet:
    Hipoalerjenik diyetler, yaygın alerjenlerin (süt ürünleri, yumurta, deniz ürünleri, gluten gibi) tüketimini sınırlar. Bu diyet, özellikle gıda alerjisi veya intoleransı olan hastalarda faydalıdır.

7. Psikolojik Destek ve Danışmanlık

Kronik ürtikerin sürekli kaşıntı ve estetik kaygılara yol açması, hastalarda psikolojik stres yaratabilir. Depresyon ve anksiyete gibi psikolojik problemlerle başa çıkmak için profesyonel psikolojik destek alınması faydalı olabilir. Psikoterapi, hastanın stresle başa çıkma becerilerini geliştirmesine ve hastalık sürecine uyum sağlamasına yardımcı olur.

8. Fiziksel Tetikleyicilerden Kaçınma

Kronik ürtikerin bazı alt tipleri, fiziksel uyaranlara bağlı olarak ortaya çıkar. Örneğin, soğuk ürtikeri olan hastaların soğuk hava ve soğuk suya maruz kalmaktan kaçınmaları önerilir. Kolinerjik ürtikeri olan bireylerin ise aşırı egzersizden ve terlemeye yol açan aktivitelerden kaçınmaları gerekir.

  • Koruyucu Giysiler:
    Soğuk ve güneşe karşı koruyucu giysiler kullanmak, ürtiker ataklarını önleyebilir. Aynı şekilde, alerjik reaksiyonlara neden olabilecek kozmetik ürünlerin kullanımından da kaçınılmalıdır.

9. Alternatif ve Destekleyici Tedaviler

Akupunktur, bitkisel tedaviler ve probiyotikler gibi alternatif tedavi yöntemleri, bazı hastalarda semptomların hafiflemesine yardımcı olabilir. Ancak, bu yöntemlerin etkinliği kişiden kişiye farklılık gösterir ve doktor kontrolünde uygulanmaları önerilir.

Sonuç

Kronik ürtiker, karmaşık bir hastalık olup, alerjik reaksiyonlardan otoimmün bozukluklara kadar geniş bir yelpazede nedenlere sahiptir. Tedavi süreci genellikle zordur, çünkü altta yatan nedenin bulunması her zaman mümkün olmayabilir. Ancak antihistaminikler, kortikosteroidler ve biyolojik tedaviler gibi yöntemlerle semptomlar büyük ölçüde kontrol altına alınabilir. Kronik ürtikerin tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım, hastaların yaşam kalitesini artırmada önemli rol oynar.

Referanslar:

  1. Kronik Ürtikerin 8 Nedeni ve Tedavisi
  2. Greaves, M. W. (2000). Chronic urticaria. The New England Journal of Medicine, 343(7), 456-463.
  3. Zuberbier, T., et al. (2018). The EAACI/GA²LEN/EDF/WAO guideline for the definition, classification, diagnosis, and management of urticaria. Allergy, 73(7), 1393-1414.
  4. Kaplan, A. P. (2002). Chronic urticaria: Pathogenesis and treatment. Journal of Allergy and Clinical Immunology, 110(5), 777-787.
  5. Sabroe, R. A., et al. (1999). Chronic idiopathic urticaria: Comparison of the clinical features of patients with and without anti-FcεRI or anti-IgE autoantibodies. Journal of the American Academy of Dermatology, 40(3), 443-450.
  6. Maurer, M., et al. (2017). Omalizumab treatment in chronic spontaneous urticaria: Clinical data review. Current Opinion in Allergy and Clinical Immunology, 17(5), 320-326.
  7. Powell, R. J., et al. (2007). BSACI guidelines for the management of chronic urticaria and angioedema. Clinical & Experimental Allergy, 37(5), 631-650.
  8. Church, M. K., & Maurer, M. (2015). H1-antihistamines and urticaria: How do they work? Clinical & Experimental Allergy, 45(5), 847-857.
  9. Wedi, B., et al. (2017). Chronic urticaria: Assessment and treatment. Journal of the German Society of Dermatology, 15(6), 613-627.
  10. Vena, G. A., et al. (2012). Impact of chronic urticaria on quality of life. Annals of Allergy, Asthma & Immunology, 108(5), 293-297.
  11. Balp, M. M., et al. (2015). Impact of chronic urticaria on patient quality of life: Results from a worldwide patient survey. Annals of Allergy, Asthma & Immunology, 114(3), 254-261.
  12. Staubach, P., et al. (2006). The quality of life in patients with chronic urticaria is differentially impaired according to the distribution of wheals. British Journal of Dermatology, 154(2), 294-298.
  13. Kozel, M. M., et al. (2001). Quality of life in patients with chronic urticaria and angioedema. Journal of the American Academy of Dermatology, 45(3), 471-477.
  14. Grattan, C. E., et al. (2002). Randomized double-blind study of cyclosporin in chronic ‘idiopathic’ urticaria. British Journal of Dermatology, 146(3), 464-470.
  15. Finlay, A. Y., & Khan, G. K. (1994). Dermatology life quality index (DLQI)—a simple practical measure for routine clinical use. Clinical & Experimental Dermatology, 19(3), 210-216.
  16. Sánchez-Borges, M., et al. (2012). Diagnosis and treatment of urticaria and angioedema: A worldwide perspective. World Allergy Organization Journal, 5(11), 125-147.
  17. https://scholar.google.com/
  18. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
  19. https://www.researchgate.net/
  20. https://www.mayoclinic.org/
  21. https://www.nhs.uk/
  22. https://www.webmd.com/
Kronik Ürtikerin 8 Nedeni ve Tedavisi
Kronik Ürtikerin 8 Nedeni ve Tedavisi

 

Sağlık Bilgisi Paylaş !
Op. Dr. Ali GÜRTUNA
Op. Dr. Ali GÜRTUNA

Çocuk Cerrahisi Uzmanı
Sağlık Bilgisi: aligurtuna.com

Articles: 1372