Migren Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi
Migren, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kronik bir baş ağrısı rahatsızlığıdır ve genellikle nörolojik bir bozukluk olarak sınıflandırılır. Bir migren atağı, hafif rahatsızlıklardan, günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan şiddetli ağrılara kadar değişebilir. Genellikle başın bir tarafında zonklayıcı ve şiddetli ağrılarla kendini gösterir. Ancak yalnızca baş ağrısı ile sınırlı kalmaz; bulantı, kusma, ışığa ve sese duyarlılık gibi diğer semptomlar da ataklarla birlikte ortaya çıkabilir. Her yaş grubunu etkileyebilir ancak kadınlarda, erkeklere oranla daha sık görülür. Bu rahatsızlık, kişisel yaşamı, iş performansını ve sosyal etkileşimleri olumsuz yönde etkileyebilir. Yapılan araştırmalar, ağrının biyolojik, çevresel ve genetik faktörlerin birleşiminden kaynaklandığını göstermektedir.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Migren Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi
Migren nedenlerini anlamak, bu kronik rahatsızlığın tedavisi ve yönetimi için büyük önem taşır. Baş ağrısı hastalarının yaklaşık %12’si migrenle mücadele etmektedir ve bu durum, dünya çapında iş gücü kaybına ve bireysel sıkıntılara yol açmaktadır. Ayrıca, ağrının tedavi edilmemesi ya da yetersiz tedavi edilmesi, hastalarda yaşam kalitesinde ciddi düşüşlere yol açabilir. Atakların şiddeti, sıklığı ve süresi kişiden kişiye değişiklik gösterdiği için, doğru tedavi yöntemini bulmak da bir o kadar karmaşık hale gelir.
Ağrının temelinde yatan biyolojik süreçler tam olarak anlaşılamasa da, son yıllarda yapılan araştırmalar, nörovasküler bir hastalık olduğu yönündeki kanıtları güçlendirmiştir. Bu teoriye göre, beyin damarlarındaki genişleme ve daralma süreçleri, atakların ortaya çıkmasında kilit rol oynamaktadır. Aynı zamanda, beyindeki serotonin düzeylerinin azalması da ataklara zemin hazırlayabilir. Beynin bu kimyasal değişimlere verdiği tepkiler, ağrı algısının artmasına ve sinir sisteminin aşırı uyarılmasına neden olabilir.
Hastalığın toplum üzerindeki etkileri de göz ardı edilemez. Kişilerin iş hayatını, sosyal yaşamını ve duygusal durumlarını doğrudan etkileyen bir rahatsızlıktır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), migreni yaşam kalitesini en çok etkileyen hastalıklardan biri olarak sınıflandırmıştır. Sık tekrarlayan ataklar, bireylerin günlük aktivitelerini yerine getirmekte zorlanmalarına ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklara yol açabilir. Bu geniş kapsamlı etkiler, etkili tedavi ve yönetim stratejilerinin önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Migren Nedenleri
Migren nedenleri hala tam olarak bilinmemektedir, ancak genetik ve çevresel faktörlerin birleşiminden kaynaklandığı düşünülmektedir.
- Genetik Faktörler: Genetik yatkınlıkla ilişkili bir hastalık olarak bilinir. Aile geçmişinde migren öyküsü olan bireylerde atakların görülme olasılığı daha yüksektir. Özellikle birinci derece akrabalarda öyküsü olan bireylerde, risk önemli ölçüde artar. Genetik araştırmalar, migrene yatkınlık oluşturan birçok genin var olduğunu ortaya koymuştur. Bu genler, beyindeki ağrı algısını ve sinir sistemi işlevlerini etkileyerek ağrının ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir.
- Nörokimyasal Dengesizlikler: Beyindeki nörotransmitterlerin (özellikle serotonin) düzeylerindeki değişiklikler, atakları tetikleyebilir. Serotonin, beynin ağrı düzenleyici merkezlerinde önemli bir rol oynar ve serotonin seviyelerindeki düşüş, beyinde ağrıya hassasiyetin artmasına neden olabilir. Bu dengesizlikler, migrenin biyokimyasal mekanizmalarının önemli bir parçasıdır.
- Beyin Damarlarındaki Değişiklikler: Nörovasküler teoriye göre, ataklar sırasında beyin damarları genişler ve bu genişleme, migrene özgü baş ağrısını tetikleyebilir. Beyindeki kan akışının bu düzensizliği, sinir sisteminin aşırı uyarılmasına yol açarak ağrı algısını artırır.
- Hormonal Değişiklikler: Özellikle kadınlarda, hormonal dalgalanmalar atakları tetikleyebilir. Menstrüasyon, gebelik ve menopoz gibi hormonal değişiklikler, kadınlarda ağrı sıklığını ve şiddetini etkileyebilir. Östrojen seviyelerindeki ani değişiklikler, atakları daha yaygın hale getirebilir.
Migren Belirtileri
Migrenin en yaygın belirtisi, şiddetli baş ağrısıdır. Ancak bu rahatsızlık, yalnızca ağrıyla sınırlı kalmaz.
Ağrı atakları sırasında bireylerde aşağıdaki belirtiler gözlenebilir:
- Aura: Bazı hastalar, ağrıdan önce “aura” adı verilen nörolojik semptomlar yaşarlar. Aura, görme bozuklukları, ışık çakmaları, bulanık görme veya göz önünde hareket eden siyah noktalar şeklinde kendini gösterebilir. Ayrıca, vücudun bazı bölgelerinde uyuşma, karıncalanma veya konuşma zorluğu gibi belirtiler de aura ile ilişkili olabilir.
- Başın Tek Tarafında Şiddetli Ağrı: Genellikle başın bir tarafında hissedilen zonklayıcı, şiddetli ağrılarla karakterizedir. Bu ağrı, orta ila şiddetli yoğunlukta olup, günlük aktiviteleri sürdürmeyi imkansız hale getirebilir.
- Işığa ve Sese Duyarlılık: Migren atakları sırasında birçok hasta, ışığa ve sese karşı aşırı hassasiyet geliştirir. Parlak ışıklar ve yüksek sesler, ağrının şiddetini artırabilir ve hastanın daha karanlık ve sessiz bir ortam aramasına neden olabilir.
- Mide Bulantısı ve Kusma: Ağrı atağı sırasında sıkça görülen diğer semptomlar arasında mide bulantısı ve kusma yer alır. Bu semptomlar, baş ağrısının yoğunluğunu daha da artırabilir ve bireylerin günlük işlevlerini yerine getirmesini zorlaştırabilir.
Migreni Tetikleyen Faktörler
Migren ataklarını tetikleyen faktörler kişiden kişiye değişiklik gösterebilir.
Bununla birlikte, yaygın olarak bilinen bazı tetikleyiciler şunlardır:
- Stres: Yoğun stres, atakları tetikleyen en yaygın faktörlerden biridir. Stres hormonlarının artışı, beyin kimyasallarında değişikliklere neden olarak ataklara zemin hazırlayabilir.
- Uyku Düzeni Bozuklukları: Yetersiz veya düzensiz uyku, atakların sıklığını artırabilir. Özellikle uyku apnesi gibi uyku bozuklukları, migrenin tetiklenmesinde önemli bir rol oynayabilir.
- Beslenme Alışkanlıkları: Belirli yiyecek ve içecekler migreni tetikleyebilir. Özellikle işlenmiş gıdalar, çikolata, peynir ve alkol (özellikle kırmızı şarap) atakları başlatabilir. Ayrıca, öğün atlama veya açlık da atakları tetikleyebilir.
- Hormonal Dalgalanmalar: Kadınlarda adet döngüsü, gebelik ve menopoz gibi hormonal değişiklikler, atakların şiddetini ve sıklığını etkileyebilir.
Migren Tipleri
Migren, tek tip bir rahatsızlık değildir ve farklı türleri mevcuttur. Farklı tipleri, semptomlarının, sürelerinin ve tetikleyici faktörlerinin çeşitlenmesine yol açar. Her bireyin deneyimi farklı olabileceği gibi, aynı kişi bile hayatının farklı dönemlerinde farklı türlerle karşılaşabilir.
- Aura Olmayan Migren: En yaygın tür olarak bilinir ve hastaların yaklaşık %70-90’ı bu tür migren yaşar. Bu türde baş ağrısı, mide bulantısı, ışığa ve sese karşı duyarlılık gibi klasik semptomlar görülür, ancak aura adı verilen görsel ve nörolojik belirtiler bu türde yoktur.
- Aura ile Birlikte Migren: Hastaların yaklaşık %25-30’u aura dönemini yaşar. Aura, genellikle baş ağrısı başlamadan önce ortaya çıkar ve görsel bozukluklar, ışık çakmaları, bulanık görme veya göz önünde hareket eden siyah noktalar gibi semptomlarla kendini gösterir. Bazı hastalarda aura döneminde karıncalanma, uyuşma veya konuşma zorluğu gibi nörolojik belirtiler de görülebilir.
- Kronik Migren: Baş ağrısı günlerinin yılda 15 günden fazla olduğu bir durumdur. Bu hastalarda, baş ağrısı ayda 15 gün veya daha fazla süre boyunca görülür ve en az 8 gününde migren belirtileri mevcuttur. Bu hastaların yaşam kalitesi genellikle önemli ölçüde azalır ve bu durum, genellikle sürekli ilaç tedavisi gerektirir.
- Hemiplejik Migren: Nadir bir tür olan hemiplejik migren, geçici felç benzeri semptomlarla birlikte gelir. Bu tür, bireylerde geçici olarak vücudun bir tarafında güçsüzlük, uyuşma ve felç benzeri belirtilerle kendini gösterir. Genetik yatkınlığı olan bireylerde daha sık görülen bu tür, ciddi nörolojik komplikasyonlara yol açabilir.
- Retinal Migren: Bu tür, geçici görme kaybı veya bir gözde görme bozukluğuna neden olur. Genellikle genç yetişkinlerde görülür ve tek gözde meydana gelen görsel semptomlarla kendini gösterir. Bu durum genellikle kısa sürelidir, ancak görme kaybı sırasında baş ağrısının eşlik etmesi yaygındır.
- Baziler Migren: Beynin baziler arterini etkileyen bu nadir tür, baş dönmesi, çift görme, denge kaybı ve bilinç kaybı gibi semptomlarla kendini gösterebilir. Genç kadınlarda daha yaygındır ve genellikle hormon dalgalanmaları ile tetiklenir.
- Menstrüel Migren: Kadınlarda hormonal değişikliklerle ilişkili olan bu tür, adet döngüsü öncesi, sırası veya sonrasında ortaya çıkar. Östrojen seviyelerindeki ani değişiklikler, atakları tetikleyebilir. Genellikle diğer türlerden daha şiddetlidir ve tedavi edilmesi zor olabilir.
Migren Teşhisi
Migrenin teşhisi, semptomların tanımlanması ve hasta geçmişine dayanarak yapılır. Özellikle birçok farklı semptom olduğundan, diğer baş ağrısı türlerinden ayırt etmek için dikkatli bir değerlendirme yapılması gerekir.
Teşhis sürecinde doktorlar genellikle aşağıdaki yöntemleri kullanır:
- Hasta Geçmişi: Migren teşhisinde en önemli adım, hastanın ayrıntılı bir tıbbi geçmişinin alınmasıdır. Atakların sıklığı, süresi, tetikleyici faktörler ve semptomlar hakkında bilgi toplamak teşhis için kritiktir.
- Baş Ağrısı Günlüğü: Doktorlar, teşhisi koyarken hastaların bir baş ağrısı günlüğü tutmasını önerebilir. Bu günlükte, baş ağrısının ne zaman başladığı, ne kadar sürdüğü, hangi semptomların eşlik ettiği ve tetikleyici faktörlerin neler olduğu not edilir. Bu kayıtlar, ağrının tanınmasına ve tedavi planının oluşturulmasına yardımcı olur.
- Nörolojik Muayene: Teşhiste fiziksel ve nörolojik muayene yapılması gerekebilir. Beyin fonksiyonlarının değerlendirilmesi, migren dışı diğer baş ağrısı türlerinin dışlanmasına yardımcı olur. Özellikle migren benzeri semptomlar gösteren ancak farklı nörolojik rahatsızlıklarla ilişkili olabilecek durumları elemek için nörolojik testler yapılabilir.
- Görüntüleme Teknikleri: Genellikle bir beyin taraması gerektirmez, ancak nörolojik muayene sırasında herhangi bir anormallik tespit edilirse, doktorlar beyin MRG (Manyetik Rezonans Görüntüleme) veya BT (Bilgisayarlı Tomografi) gibi görüntüleme testleri isteyebilir. Bu testler, migrene benzer semptomlara yol açabilecek tümör, beyin kanaması veya enfeksiyon gibi ciddi durumları dışlamak için kullanılır.
Migren ve Psikolojik Etkiler
Migren, sadece fiziksel semptomlarla sınırlı kalmaz, aynı zamanda psikolojik sağlık üzerinde de derin bir etkiye sahiptir. Sık tekrarlayan ataklar, bireylerde depresyon, anksiyete ve sosyal izolasyon gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Hastalar, özellikle kronik migren ile yaşayanlar, yaşam kalitelerinde ciddi düşüşler yaşar ve bu durum, uzun vadeli psikolojik sorunları beraberinde getirebilir.
- Depresyon ve Anksiyete: Migren ile depresyon ve anksiyete arasında güçlü bir ilişki vardır. Sürekli baş ağrısı ve diğer semptomlar, kişinin günlük aktivitelerini sürdürmesini zorlaştırabilir ve bu da duygusal stresin artmasına neden olabilir. Hastalar, ağrı kontrol altına alınamadığında umutsuzluk hissine kapılabilirler. Depresyon ve anksiyete, ağrının daha sık ve şiddetli olmasına yol açarak bir kısır döngü yaratabilir.
- Sosyal İzolasyon: Ağrı atakları, bireylerin sosyal etkinliklere katılmasını zorlaştırabilir. Işığa ve sese karşı aşırı hassasiyet, kamusal alanlarda bulunmayı imkansız hale getirebilir ve bu da sosyal izolasyona yol açabilir. Özellikle kronik migren hastaları, sürekli baş ağrısı korkusuyla sosyal yaşamlarını sınırlayabilirler.
- Uyku Bozuklukları: Hastalar, genellikle uyku düzenlerinde bozulmalar yaşarlar. Hem migren ağrıları hem de stres, uyku kalitesini düşürebilir. Yetersiz uyku ise atakları tetikleyen başlıca faktörlerden biridir. Bu nedenle, ağrı ve uyku sorunları birbirini olumsuz yönde etkileyebilir.
Bu hastaları için psikolojik destek almak, baş ağrılarının yönetimi kadar önemli olabilir. Bilişsel davranış terapisi ve stres yönetimi teknikleri, hem fiziksel semptomların hem de psikolojik etkilerin azaltılmasında etkili olabilir. Ayrıca, ağrının neden olduğu psikolojik etkiler, doğru tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile minimize edilebilir.
Migren Hakkında Yanlış Bilinenler
Migren hakkında birçok yanlış bilgi bulunmaktadır ve bu yanlış inanışlar, hastaların doğru tedavi yöntemlerine ulaşmasını zorlaştırabilir.
İşte yaygın yanlış anlaşılmalar ve gerçekler:
- Migren Sadece Baş Ağrısıdır: En yaygın yanlış inanışlardan biri, migrenin yalnızca bir baş ağrısı olduğu düşüncesidir. Oysa, baş ağrısının yanı sıra bulantı, kusma, ışığa ve sese duyarlılık, görme bozuklukları gibi birçok farklı semptomla kendini gösterir. Karmaşık bir nörolojik rahatsızlıktır ve sadece ağrı kesici ilaçlarla tedavi edilmesi yeterli olmayabilir.
- Migren Herkeste Aynı Şekilde Görülür: Semptomlar kişiden kişiye büyük farklılıklar gösterebilir. Bazı insanlar hafif baş ağrıları yaşarken, diğerleri şiddetli ağrı ve nörolojik belirtilerle karşılaşabilir. Aynı kişi bile farklı zamanlarda farklı semptomlar yaşayabilir. Bu nedenle, migren tedavisi kişiselleştirilmiş bir yaklaşım gerektirir.
- Migren Kadın Hastalığıdır: Kadınlarda görülme oranı erkeklere göre daha yüksek olsa da, sadece kadınları etkileyen bir hastalık değildir. Erkeklerde de görülebilir ve cinsiyet fark etmeksizin ciddi etkiler yaratabilir.
- Migren Tedavi Edilemez: Kesin bir tedavisi olmasa da, semptomlar etkili bir şekilde yönetilebilir. İlaç tedavisi, yaşam tarzı değişiklikleri ve stres yönetimi gibi yöntemlerle ataklar kontrol altına alınabilir. Ağrıyla yaşayan birçok insan, doğru tedavi planı ile yaşam kalitesini artırabilir.
Migren Tedavisi
Migrenin kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, semptomları hafifletmek ve atakları önlemek için çeşitli tedavi yöntemleri mevcuttur. Migren tedavisi, farmakolojik ve farmakolojik olmayan yöntemlerle sağlanabilir.
- Ağrı Kesici İlaçlar: Atakları hafifletmek için genellikle ağrı kesici ilaçlar kullanılır. Reçetesiz satılan ibuprofen, aspirin ve asetaminofen gibi ilaçlar hafif ağrıları kontrol altına alabilir. Ancak, bu ilaçlar aşırı kullanıldığında ağrıları daha da kötüleştirebilir.
- Triptanlar: Şiddetli ataklar için daha güçlü ilaçlar olan triptanlar reçete edilebilir. Triptanlar, beyindeki serotonin reseptörlerini hedef alarak ağrıyı hafifletir ve diğer semptomları kontrol altına alır. Bu ilaçlar, migrenin başlama aşamasında alındığında en etkili sonuçları verir.
- Beta Blokerler ve Kalsiyum Kanal Blokerleri: Bu ilaçlar genellikle yüksek tansiyon tedavisinde kullanılır, ancak atakları önlemede de etkilidir. Beyindeki damarların genişlemesini kontrol altına alarak atakların sıklığını azaltabilir.
- Bilişsel Davranış Terapisi (BDT): Stresin migreni tetikleyen başlıca faktörlerden biri olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Bilişsel Davranış Terapisi tedavisde yardımcı olabilir. Bu terapi, bireylerin stresle başa çıkma becerilerini geliştirmelerini sağlar.
- Botoks Tedavisi: Kronik migren tedavisinde botoks enjeksiyonları giderek daha yaygın hale gelmektedir. Botoks, sinir uçlarındaki ağrı iletimini engelleyerek atakların sıklığını ve şiddetini azaltabilir. Ancak bu tedavi yöntemi, genellikle diğer tedavi seçeneklerine yanıt vermeyen hastalar için önerilir.
- Akupunktur: Bazı hastalar, atakları hafifletmek için tamamlayıcı tedavi yöntemlerine başvurabilir. Akupunktur, migren tedavisinde popüler bir alternatif yöntemdir. Ancak, bu tedavi yöntemi her hasta için aynı derecede etkili olmayabilir.
Migrenle Yaşam: Öneriler ve Önlemler
Migrenle başa çıkmak, sadece tedavi ile sınırlı kalmaz. Yaşam tarzı değişiklikleri ve tetikleyicilerden kaçınmak, atakların sıklığını ve şiddetini azaltmada önemli rol oynar.
- Stres Yönetimi: Yoga, meditasyon ve derin nefes alma teknikleri gibi stres yönetimi yöntemleri, atakların sıklığını azaltabilir. Düzenli egzersiz de stresle başa çıkmada yardımcı olabilir.
- Uyku Düzeni: Düzenli bir uyku rutini oluşturmak, atakları önlemede etkili olabilir. Yetişkinlerin günde 7-8 saat uyku alması önerilir.
- Sağlıklı Beslenme: Ağrıyı tetikleyen gıdalardan kaçınarak sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmak, atakların sıklığını azaltabilir. Düzenli ve dengeli beslenme, atakları önlemede önemli bir adımdır.
- Hidratasyon: Yeterli miktarda su içmek, atakların tetiklenmesini önleyebilir. Dehidrasyon, baş ağrılarının en yaygın nedenlerinden biridir.
- Günlük Tutma: Atakları tetikleyen faktörleri belirlemek için bir günlük tutmak faydalı olabilir. Bu günlük, atakların ne zaman ve hangi koşullar altında başladığını not alarak tetikleyicileri belirlemeye yardımcı olabilir.
Sonuç
Migren, yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilen, karmaşık ve kişiden kişiye değişiklik gösteren bir rahatsızlıktır. Hem genetik hem de çevresel faktörlerin etkileşimi sonucunda ortaya çıkan bu baş ağrısı bozukluğu, doğru tedavi ve yönetim stratejileri ile kontrol altına alınabilir. Bu hastalar, tetikleyici faktörlerden kaçınarak ve tedavi planına sadık kalarak, yaşam kalitelerini iyileştirebilirler. Ancak her bireyin deneyimi farklıdır ve bu nedenle kişiye özel tedavi planları oluşturulması gerekmektedir.
Referanslar:
- Migren Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi
- Goadsby, P. J., & Lipton, R. B. (1997). “Migraine—current understanding and treatment.” New England Journal of Medicine, 336(14), 928-937.
- Silberstein, S. D. (2004). “Migraine.” The Lancet, 363(9406), 381-391.
- Kelman, L. (2007). “The triggers or precipitants of the acute migraine attack.” Cephalalgia, 27(5), 394-402.
- Stewart, W. F., et al. (1992). “Migraine prevalence: a review of population-based studies.” Neurology, 42(1), 6-10.
- Burstein, R., et al. (2000). “Migraine-related pain: neurovascular mechanisms and implications for treatment.” Pain, 88(3), 221-228.
- Charles, A. (2013). “Migraine: a brain state.” Current Opinion in Neurology, 26(3), 235-239.
- Levy, D. (2012). “Migraine pain and nociceptor activation—where do we stand?” Headache, 52(5), 770-773.
- Loder, E. (2010). “What triggers migraine?” Current Opinion in Neurology, 23(3), 233-238.
- Olesen, J., & Ashina, M. (2011). “The role of the cerebellum in migraine pathophysiology.” NeuroImage, 59(1), 194-199.
- Wöber, C., et al. (2006). “Lifestyle and stress: a prospective study of migraine and headache.” Cephalalgia, 26(4), 503-512.
- Schwedt, T. J. (2013). “Multisensory integration in migraine.” Current Opinion in Neurology, 26(3), 248-253.
- Dodick, D. W. (2008). “Migraine.” The Lancet, 372(9653), 1310-1323.
- Diener, H. C., et al. (2004). “The pathophysiology of migraine.” Neurology, 62(2), 89-95.
- Lipton, R. B., et al. (2001). “Migraine and other headache disorders: a public health problem in need of attention.” Neurology, 56(4), 221-223.
- Ferrari, M. D. (1998). “Migraine.” The Lancet, 351(9108), 1043-1051.
- Sacks, O. (1992). “Migraine.” University of California Press.
- Bigal, M. E., & Lipton, R. B. (2006). “Migraine chronification.” Current Neurology and Neuroscience Reports, 6(1), 87-93.
- May, A., & Goadsby, P. J. (1999). “The trigeminovascular system in humans: pathophysiologic implications for primary headache syndromes of the neural influences on the cerebral circulation.” Journal of Cerebral Blood Flow & Metabolism, 19(2), 115-127.
- Headache Classification Committee of the International Headache Society (IHS) (2018). “The International Classification of Headache Disorders, 3rd edition (ICHD-3).” Cephalalgia, 38(1), 1-211.
- Ashina, M. (2020). “Migraine: A disorder of brain excitability.” Trends in Neurosciences, 43(10), 779-792.
- Burstein, R., Noseda, R., & Borsook, D. (2015). “Migraine: Multiple processes, complex pathophysiology.” Journal of Neuroscience, 35(17), 6619-6629.
- Schwedt, T. J., & Dodick, D. W. (2009). “Advanced neuroimaging of migraine.” The Lancet Neurology, 8(6), 560-568.
- Lipton, R. B., et al. (2013). “Migraine progression in subgroups of migraine based on comorbidities: Results of the American Migraine Prevalence and Prevention (AMPP) Study.” Headache, 53(7), 1233-1243.
- Buse, D. C., et al. (2017). “Chronic migraine prevalence, disability, and socio-demographic factors: Results from the Chronic Migraine Epidemiology and Outcomes (CaMEO) study.” Cephalalgia, 37(7), 634-644.
- Dalkara, T., & Moskowitz, M. A. (2012). “Migraine as a vascular disorder: Is it time to reconsider?” The Journal of Neuroscience, 32(18), 5873-5880.
- Linde, M., et al. (2016). “The burden of migraine in Europe: Health care resource use and productivity loss in the Eurolight project.” European Journal of Neurology, 23(7), 1211-1217.
- Aurora, S. K., et al. (2010). “OnabotulinumtoxinA for treatment of chronic migraine: Results from the double-blind, randomized, placebo-controlled phase of the PREEMPT 1 trial.” Cephalalgia, 30(7), 793-803.
- Borsook, D., et al. (2012). “The pain imaging revolution: Advancing pain into the 21st century.” Pain, 153(12), 2357-2359.
- Vos, T., et al. (2012). “Years lived with disability (YLDs) for 1160 sequelae of 289 diseases and injuries 1990–2010: A systematic analysis for the Global Burden of Disease Study 2010.” The Lancet, 380(9859), 2163-2196.
- Lay, C. L., & Broner, S. W. (2009). “Migraine in women.” Neurologic Clinics, 27(2), 503-511.
- Ashina, S., et al. (2019). “Migraine and the risk of cardiovascular and cerebrovascular events: A systematic review with meta-analysis.” BMJ, 368, l1.
- https://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/migraine-headache/symptoms-causes/syc-20360201
- https://www.nhs.uk/conditions/migraine/
- https://www.webmd.com/migraines-headaches/migraines-headaches-migraines
- https://my.clevelandclinic.org/health/diseases/5005-migraine-headaches