Kemik Kırıklarının 8 Belirtisi ve Tedavisi

100 / 100

Kemik kırıkları, tıbbi literatürde sıkça karşılaşılan ve insan sağlığını ciddi şekilde etkileyebilen travmatik olaylardır. Vücudun hemen hemen her yerinde meydana gelebilen bu kırıklar, genellikle bir travma veya darbe sonucunda kemik dokusunun bütünlüğünün bozulmasıyla ortaya çıkar. Kemiklerin dayanıklılığı ve vücuda sağladığı destek göz önüne alındığında, bir kemik kırığı genellikle büyük bir yaralanmanın göstergesidir. Ancak, yaş, cinsiyet, beslenme alışkanlıkları ve genetik faktörler gibi çeşitli etkenler, kemiklerin kırılganlık derecesini belirleyebilir. Bu yüzden kemik kırıkları, yalnızca bir darbe ya da düşme sonucu değil, aynı zamanda osteoporoz gibi kemik zayıflığına yol açan hastalıklar nedeniyle de meydana gelebilir.

Kemik Kırıklarının 8 Belirtisi ve Tedavisi

Kemik kırıklarının tedavisi, kırığın yerine, tipine ve şiddetine bağlı olarak değişir. Kimi zaman basit bir alçı ile tedavi edilebilen kırıklar, bazen cerrahi müdahale gerektirebilir. Bununla birlikte, tedavi süreci her zaman sadece fizyolojik iyileşmeye odaklanmaz; hastanın yaşam kalitesini yeniden kazanması ve eski aktivitelerine geri dönebilmesi için rehabilitasyon süreçleri de büyük önem taşır. Özellikle sporcular, yaşlılar ve osteoporoz hastaları gibi risk gruplarındaki bireyler için kemik kırıklarının önlenmesi ve tedavisi konuları, modern tıbbın üzerinde titizlikle durduğu alanlardan biridir.

Kemik kırıklarının sınıflandırılması, kırığın türüne, yerleşimine ve çevresindeki dokulara verdiği zarara göre yapılır. Açık kırıklar, kapalı kırıklar, stres kırıkları ve parçalı kırıklar gibi farklı türleri bulunan kemik kırıkları, her biri için ayrı bir tedavi protokolü gerektirir. Özellikle açık kırıklar, enfeksiyon riski taşıdığı için hızlı ve etkili bir tedavi süreci gerektirir. Bunun yanı sıra, çocuklarda ve yaşlılarda meydana gelen kırıkların tedavi süreci, yaş grubuna göre değişiklik gösterebilir. Çocuklarda kemik yapısının hala gelişmekte olması nedeniyle iyileşme süreci genellikle daha hızlıyken, yaşlılarda bu süreç daha yavaş ve komplikasyonlu olabilir.

Son olarak, kemik kırıkları, yaşam kalitesini ciddi anlamda etkileyen ve uzun süreli bakım gerektirebilen yaralanmalardır. Tedavi sürecinde hastaların doğru bilgilendirilmesi, tedaviye uyumlarının artırılması ve kırık sonrası yaşam kalitesinin korunması, sağlıklı bir iyileşme için hayati öneme sahiptir. Bu nedenle kemik kırıkları, yalnızca bir travma olayı olarak değil, aynı zamanda bütüncül bir tedavi ve rehabilitasyon süreci gerektiren kompleks bir sağlık sorunu olarak ele alınmalıdır.

Kemik Kırıklarının 8 Belirtisi ve Tedavisi

Kemik Kırıklarının Sınıflandırılması

Kemik kırıkları, çeşitli kriterlere göre sınıflandırılabilir. Genel olarak, kırıkların sınıflandırılması kırığın şekline, yerine, kırık hattının türüne ve kırığın çevresindeki dokulara verdiği zarara bağlıdır. Temel olarak dört ana kırık türü vardır:

  1. Kapalı Kırıklar: Cilt bütünlüğünün bozulmadığı, kemik uçlarının dışarı çıkmadığı kırık türüdür. Genellikle tedavi süreci daha basittir ve enfeksiyon riski daha düşüktür.
  2. Açık Kırıklar: Kemik uçlarının cildi delip dışarı çıktığı, dolayısıyla enfeksiyon riski yüksek olan kırıklardır. Bu tür kırıklar acil tıbbi müdahale gerektirir ve tedavi süreci daha zorludur.
  3. Stres Kırıkları: Tekrarlayan zorlamalar sonucu kemikte meydana gelen küçük çatlaklardır. Özellikle sporcularda sıkça görülür ve genellikle dinlenme ve koruma ile tedavi edilir.
  4. Parçalı Kırıklar: Kemiğin birden fazla parçaya ayrıldığı kırık türüdür. Bu tür kırıklar, genellikle şiddetli travmalar sonucunda oluşur ve cerrahi müdahale gerektirebilir.

Bu kırık türleri, kırığın nedenine, yerine ve tedavi yöntemine göre de daha detaylı alt gruplara ayrılabilir. Her bir kırık türü için uygulanacak tedavi ve rehabilitasyon süreci, kırığın tipine ve şiddetine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Ayrıca, kırıkların iyileşme süresi de kırığın türüne ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak farklılık gösterebilir.

Kemik Kırıklarının Nedenleri

Kemik kırıkları, genellikle yüksek enerjili travmalar, düşmeler, spor yaralanmaları veya kazalar sonucunda meydana gelir. Ancak, osteoporoz gibi kemik zayıflığına yol açan hastalıklar da kırık riskini artırabilir. Kemik kırıklarının en yaygın nedenleri şunlardır:

  • Travmalar: Araba kazaları, düşmeler veya spor yaralanmaları gibi yüksek enerjili travmalar, kemik kırıklarının en yaygın nedenlerindendir.
  • Osteoporoz: Özellikle yaşlı bireylerde görülen bu hastalık, kemik yoğunluğunun azalması nedeniyle kemiklerin daha kırılgan hale gelmesine yol açar.
  • Tekrarlayan Zorlamalar: Özellikle atletlerde görülen tekrarlayan zorlamalar, zamanla kemikte stres kırıklarına yol açabilir.
  • Genetik Faktörler: Bazı insanlar, genetik yapıları gereği daha zayıf kemik yapısına sahip olabilir ve bu durum, kırık riskini artırabilir.

Kemik kırıklarının nedenlerinin anlaşılması, önleyici tedbirlerin alınması açısından büyük önem taşır. Özellikle yüksek risk grubundaki bireylerin kemik sağlığını koruyucu önlemler alması, olası kırıkların önlenmesine yardımcı olabilir.

Kemik Kırıklarının Belirtileri

Kemik kırıkları, kırığın türüne, yerine, şiddetine ve çevredeki dokulara verdiği zarara bağlı olarak çeşitli belirtiler gösterebilir. Bu belirtiler, kırığın hemen ardından ortaya çıkabileceği gibi bazen ilerleyen saatlerde veya günlerde daha belirgin hale gelebilir.

İşte kemik kırıklarının en yaygın belirtileri:

  1. Şiddetli ve Ani Ağrı:
    Kırık anında genellikle aniden ortaya çıkan keskin bir ağrı hissedilir. Bu ağrı, kırık bölgesindeki sinirlerin zarar görmesi nedeniyle oluşur ve çoğu zaman dayanılmaz bir seviyede olabilir. Ağrı, kırığın yerine göre değişiklik gösterse de, genellikle kırık bölgesine dokunulduğunda ya da hareket ettirilmeye çalışıldığında şiddetlenir. Bazı durumlarda, kırık anında bir “çıtırtı” sesi de duyulabilir, bu da kemiğin kırıldığını gösteren bir işarettir.
  2. Şişlik ve Morarma:
    Kırık bölgesinde kısa süre içinde şişlik meydana gelir. Bu şişlik, kemiğin çevresindeki yumuşak dokuların hasar görmesi ve bu dokulara kan sızması sonucu oluşur. Şişlikle birlikte genellikle kırık bölgesinde morarma da gözlemlenir. Morarma, kanın kırık bölgesinde toplanması nedeniyle cildin renginin değişmesiyle oluşur. Şişliğin ve morarmanın derecesi, kırığın ciddiyetine ve yerine bağlı olarak değişebilir.
  3. Hareket Kısıtlılığı ve Fonksiyon Kaybı:
    Kırık oluşan bölge, genellikle normal fonksiyonlarını yerine getiremez hale gelir. Bu durum, özellikle kırık büyük bir kemiği veya eklem bölgesini etkiliyorsa belirgin hale gelir. Kırık bölgesindeki kemik uçları yerinden oynayabilir veya yanlış pozisyonda kalabilir, bu da hareket ettirilmeye çalışıldığında aşırı ağrıya neden olur ve hareket kısıtlılığı yaratır. Örneğin, bacak kemiğinde bir kırık varsa, kişi ayağını basamaz veya yürüme kabiliyetini tamamen kaybedebilir.
  4. Anormal Görünüm (Deformite):
    Kemik kırıkları, özellikle büyük kemiklerde ve eklemlerde meydana geldiğinde, kırık bölgesinde gözle görülür bir deformiteye neden olabilir. Bu deformite, kemiğin normal hizasından sapması, kırık uçlarının yer değiştirmesi veya kemiğin kısalması ile karakterize edilir. Özellikle uzun kemiklerdeki (örneğin, uyluk kemiği) kırıklar, kırık bölgesinde anormal bükülme, çıkıntı veya çökme gibi belirtilerle kendini gösterebilir.
  5. Ciltte Değişiklikler ve Yara Oluşumu:
    Açık kırıklarda, kemik uçları cildi delip dışarı çıkabilir, bu da ciltte yaralanmalara ve açık yaralara neden olur. Açık kırıklar, genellikle enfeksiyon riski taşıdığından acil tıbbi müdahale gerektirir. Kapalı kırıklarda ise ciltte herhangi bir yara görülmez, ancak kırığın altında kalan bölgede cilt rengi değişebilir veya ciltte gerginlik hissi oluşabilir.
  6. Kanama ve Şok:
    Kemik kırıkları, özellikle büyük damarların hasar gördüğü durumlarda iç veya dış kanamalara yol açabilir. İç kanamalar, kırığın bulunduğu bölgede geniş çaplı şişliklere neden olabilir. Ciddi kırık vakalarında, özellikle pelvis veya femur gibi büyük kemiklerin kırılması durumunda, vücutta aşırı kan kaybı meydana gelebilir ve bu da şok durumuna yol açabilir. Şok belirtileri arasında soğuk terleme, hızlı nabız, soluk cilt ve bilinç kaybı sayılabilir.
  7. Kırık Bölgesinde Hassasiyet:
    Kırık olan bölgede, özellikle dokunulduğunda veya baskı uygulandığında belirgin bir hassasiyet oluşur. Bu hassasiyet, kırık uçlarının çevredeki yumuşak dokulara, sinirlere veya damarlara zarar vermesi nedeniyle ortaya çıkar. Hassasiyet, kırığın türüne göre değişiklik gösterebilir; örneğin, bir stres kırığı genellikle daha hafif bir hassasiyete neden olurken, açık kırıklarda hassasiyet çok daha belirgin olabilir.
  8. Fonksiyonel Bozukluklar:
    Kırıklar, ilgili kemiğin fonksiyonunu kaybetmesine neden olabilir. Örneğin, el bileği kırığında kişi elini kavrama yeteneğini kaybedebilir, omuzdaki bir kırık ise kolun kaldırılmasını zorlaştırabilir. Bu tür fonksiyonel bozukluklar, kırığın yerine ve şiddetine bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

Bu belirtiler, kırığın ciddiyetini belirlemede ve uygun tedavi yöntemini seçmede kritik öneme sahiptir. Eğer kırık şüphesi varsa, belirtiler ne kadar hafif olursa olsun, derhal tıbbi yardım alınması gerekmektedir. Tedavi sürecinin hızlı ve etkin bir şekilde başlatılması, iyileşme sürecini olumlu yönde etkileyebilir ve uzun vadeli komplikasyonları önleyebilir.

Kemik Kırıklarının Tanısı

Kemik kırıklarının tanısı, genellikle fiziksel muayene ve görüntüleme teknikleri ile konulur. Kırık şüphesi olan hastalarda izlenecek tanı yöntemleri şunlardır:

  1. Fiziksel Muayene: Doktor, hastanın şikayetlerini dinleyerek ve kırık bölgesini inceleyerek bir ön tanı koyabilir. Kırığın yerini ve şiddetini anlamak için fiziksel muayene önemlidir.
  2. Röntgen: Kırıkların tanısında en yaygın kullanılan görüntüleme yöntemidir. Kemiklerin durumu ve kırığın yeri hakkında net bilgi sağlar.
  3. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR): Özellikle stres kırıkları gibi röntgende görülmesi zor olan kırıkların tanısında kullanılır. Yumuşak dokuların ve kemik iliğinin durumu hakkında detaylı bilgi verir.
  4. Bilgisayarlı Tomografi (BT): Kırığın üç boyutlu görüntülenmesi gerektiğinde tercih edilir. Özellikle kompleks kırıkların tanısında ve cerrahi planlamada kullanılır.
  5. Kemik Sintigrafisi: Kemik metabolizmasının değerlendirilmesinde kullanılır. Özellikle stres kırıkları ve bazı tümörlerin tespitinde faydalıdır.

Bu tanı yöntemleri, kırığın türüne ve şiddetine bağlı olarak bir arada kullanılabilir. Doğru tanı konulması, tedavi planının belirlenmesi açısından hayati önem taşır.

Kemik Kırıklarının 8 Belirtisi ve Tedavisi

Kemik Kırıklarının Tedavisi

Kemik kırıklarının tedavisi, kırığın türüne, yerine, şiddetine, hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna bağlı olarak oldukça değişiklik gösterir. Tedavi sürecinin temel amacı, kırık kemik uçlarının doğru pozisyonda kaynamasını sağlamak, hareket kabiliyetini yeniden kazandırmak ve olası komplikasyonları önlemektir. Tedavi yöntemleri, konservatif yaklaşımlardan cerrahi müdahalelere kadar geniş bir yelpazede değerlendirilir.

1. Konservatif Tedavi Yöntemleri

Konservatif tedavi, kırık kemik uçlarını cerrahi müdahale olmadan sabitlemeyi ve kemiklerin doğal iyileşme sürecini desteklemeyi amaçlar. Bu tedavi yöntemi genellikle kapalı kırıklar, basit çizgisel kırıklar ve minimal yer değiştirmiş kırıklar için uygundur. Konservatif tedavi yöntemleri şunlardır:

  • Alçı ve Atel Uygulaması: Alçı veya atel, kırık bölgesini immobilize ederek kemik uçlarının doğru pozisyonda kaynamasını sağlar. Bu yöntem, genellikle ekstremite kırıklarında tercih edilir. Alçının veya atelin uygun şekilde yerleştirilmesi ve düzenli olarak kontrol edilmesi, tedavi sürecinin başarısı için kritiktir. Alçıda geçirilen süre, kırığın yerine ve şiddetine bağlı olarak birkaç hafta ile birkaç ay arasında değişebilir.
  • Fonksiyonel Atel: Geleneksel alçıya alternatif olarak kullanılan fonksiyonel ateller, eklemlerin belirli hareketlerini kısıtlamadan kırık bölgesini korur. Bu yöntem, özellikle sporcular ve aktif bireyler için uygundur, çünkü iyileşme sürecinde hareket kabiliyetini tamamen kaybetmemelerini sağlar.
  • Kısmi Ağırlık Taşıma: Bazı durumlarda, doktorlar erken dönemde kısmi ağırlık taşıma izni verebilir. Bu, kemiğin iyileşme sürecinde hafif bir stres uygulayarak kemik dokusunun yeniden şekillenmesini teşvik edebilir. Ancak, bu yöntem yalnızca belirli kırık tipleri ve hastalar için uygundur.

2. Cerrahi Tedavi Yöntemleri

Kemiğin doğal iyileşme süreci ile sabitlenemeyecek kadar ciddi olan veya yer değiştirmiş kırıklar, cerrahi müdahale gerektirebilir. Cerrahi tedavi, kemiğin doğru pozisyonda sabitlenmesini sağlamak için kırık uçlarının iç veya dış sabitleyicilerle desteklenmesini içerir. Cerrahi müdahale gerektiren durumlar şunlardır:

  • İç Sabitleme (Osteosentez): Kırık kemik parçaları, plakalar, vidalar, çiviler veya teller kullanılarak cerrahi olarak sabitlenir. Bu sabitleyiciler, kemiğin doğal pozisyonda kalmasını ve düzgün kaynamasını sağlar. Özellikle parçalı kırıklar, açık kırıklar ve kompleks kırıklar için iç sabitleme gereklidir.
  • Dış Sabitleme: Kırık bölgesinin dışına yerleştirilen bir çerçeve veya sabitleyici cihaz, kemik uçlarını sabitler. Bu yöntem, açık kırıklarda veya enfeksiyon riski yüksek olan kırıklarda tercih edilir. Dış sabitleme cihazları, kırık iyileştikçe düzenli olarak ayarlanabilir ve gerektiğinde çıkarılabilir.
  • İntramedüller Çivileme: Uzun kemiklerde (örneğin, uyluk kemiği veya kaval kemiği) meydana gelen kırıklarda kullanılan bu yöntem, kemik iliğine yerleştirilen bir çivi ile kırık kemik uçlarını birleştirir. Bu yöntem, özellikle uzun kemiklerin ortasında yer alan kırıklar için idealdir ve genellikle hızlı bir iyileşme süreci sağlar.
  • Kemik Grefti: Kırığın kaynamadığı durumlarda veya büyük kemik kaybı olan kırıklarda kemik grefti uygulanabilir. Greft, genellikle hastanın kendi vücudundan veya donörden alınan kemik dokusuyla gerçekleştirilir. Bu greft, kırık bölgesine yerleştirilerek yeni kemik dokusunun oluşumunu teşvik eder.

3. Rehabilitasyon ve Fizik Tedavi

Kırık tedavisinin başarısı, sadece kemiklerin düzgün kaynamasına değil, aynı zamanda hastanın hareket kabiliyetini yeniden kazanmasına da bağlıdır. Bu nedenle, fizik tedavi ve rehabilitasyon süreci, tedavinin ayrılmaz bir parçasıdır. Rehabilitasyon süreci, kırığın tipine, yerine ve hastanın genel sağlık durumuna göre şekillendirilir:

  • Erken Dönem Mobilizasyon: Cerrahi veya konservatif tedavinin ardından, kırık bölgesinin hareket kabiliyetini yeniden kazanmak için hafif egzersizlere başlanır. Bu egzersizler, kas gücünü korumak ve eklem sertliğini önlemek için önemlidir. Ancak, bu dönemde kırık bölgesine aşırı yük bindirilmemesi gereklidir.
  • Kas Gücünü ve Dayanıklılığını Artırıcı Egzersizler: İmmobilizasyon döneminin ardından, hastanın kas gücünü ve dayanıklılığını yeniden kazanması için daha yoğun egzersiz programları uygulanır. Bu programlar, kırık bölgesine binen stresi artırmadan kasların yeniden yapılandırılmasını sağlar.
  • Eklem Hareketliliği Egzersizleri: Kırık bölgesinde oluşabilecek eklem sertliğini önlemek için eklem hareketliliğini artıran egzersizler yapılır. Özellikle uzun süre immobilize edilmiş eklemler için bu egzersizler, günlük aktiviteleri yeniden kazanmak açısından hayati önem taşır.
  • Koordinasyon ve Denge Egzersizleri: Düşme riski yüksek olan hastalarda, koordinasyon ve denge egzersizleri büyük önem taşır. Bu egzersizler, hastanın günlük aktivitelerinde güvenle hareket edebilmesini sağlar.

4. İlaç Tedavisi

Kemik kırıklarının tedavisinde ağrı yönetimi, enfeksiyonların önlenmesi ve kemik sağlığının desteklenmesi için çeşitli ilaçlar kullanılabilir. İlaç tedavisi, genellikle diğer tedavi yöntemleriyle birlikte uygulanır ve şunları içerir:

  • Ağrı Kesiciler: Kırığın neden olduğu ağrıyı hafifletmek için nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar (NSAID’ler) veya daha güçlü analjezikler kullanılabilir. Ağrı yönetimi, hastanın rehabilitasyon sürecine aktif olarak katılabilmesi açısından önemlidir.
  • Antibiyotikler: Özellikle açık kırıklarda enfeksiyon riski yüksek olduğu için, cerrahi müdahale öncesi ve sonrası antibiyotik tedavisi uygulanır. Bu, enfeksiyon gelişimini önlemek ve iyileşme sürecini hızlandırmak için gereklidir.
  • Osteoporoz Tedavisi: Osteoporozu olan hastalarda, kemik yoğunluğunu artırmaya yönelik bifosfonatlar veya kalsiyum ve D vitamini takviyeleri kullanılabilir. Bu ilaçlar, kemik kırılganlığını azaltarak kırık riskini düşürür.

5. Alternatif ve Tamamlayıcı Tedaviler

Bazı hastalar, kemik sağlığını desteklemek amacıyla alternatif veya tamamlayıcı tedavilere yönelebilir. Ancak bu tür tedavilerin mutlaka doktor kontrolünde ve geleneksel tedavi yöntemleriyle birlikte uygulanması önerilir:

  • Besin Takviyeleri: Kalsiyum, D vitamini ve diğer kemik sağlığını destekleyen minerallerin takviyesi, kemik iyileşme sürecine katkıda bulunabilir. Ancak bu takviyelerin dozu ve süresi doktor tavsiyesi doğrultusunda belirlenmelidir.
  • Bitkisel Tedaviler: Bazı bitkisel ürünler, antiinflamatuvar veya ağrı kesici etkileri nedeniyle tercih edilebilir. Ancak bu ürünlerin etkililiği ve güvenliği konusunda yeterli bilimsel kanıt bulunmadığından, kullanımları dikkatle değerlendirilmelidir.
  • Elektroterapi: Elektroterapi, kemik iyileşmesini teşvik etmek amacıyla düşük düzeyde elektrik akımı kullanmayı içerir. Bu yöntem, özellikle zor kaynayan kırıklarda destekleyici bir tedavi olarak kullanılabilir.

6. Komplikasyonların Yönetimi

Kırık tedavisi sırasında veya sonrasında komplikasyonlar gelişebilir. Bu komplikasyonların erken tanısı ve yönetimi, tedavinin başarısı için kritiktir:

  • Kötü Kaynama (Malunion): Kırık kemik uçları yanlış pozisyonda kaynarsa, bu durum hareket kısıtlılığına ve ağrıya yol açabilir. Kötü kaynama durumunda, genellikle cerrahi müdahale gereklidir.
  • Kaynamama (Nonunion): Kırık, beklenen süre içinde kaynamazsa bu durum kaynamama olarak adlandırılır. Kaynamama, genellikle ek cerrahi müdahale veya kemik grefti ile tedavi edilir.
  • Enfeksiyon: Özellikle açık kırıklarda enfeksiyon riski yüksektir. Enfeksiyonun erken teşhisi ve uygun antibiyotik tedavisi, enfeksiyonun yayılmasını önlemek için hayati önem taşır.
  • Kompartman Sendromu: Kırık sonrası oluşan şiddetli şişlik, kas dokusunun beslenmesini engelleyebilir ve bu durum kompartman sendromuna yol açabilir. Bu, acil cerrahi müdahale gerektiren bir durumdur.

Kemik Kırıklarının Önlenmesi

Kemik kırıklarının önlenmesi, özellikle yüksek risk grubundaki bireyler için büyük önem taşır. Kırık riskini azaltmak için alınabilecek önlemler şunlardır:

  • Dengeli Beslenme: Kalsiyum ve D vitamini açısından zengin bir diyet, kemik sağlığını destekler.
  • Düzenli Egzersiz: Ağırlık taşıma egzersizleri, kemik yoğunluğunu artırır ve kemiklerin güçlenmesine yardımcı olur.
  • Düşme Önleyici Tedbirler: Özellikle yaşlı bireylerde, evde veya dışarıda düşmeyi önlemek için gerekli tedbirler alınmalıdır.
  • Osteoporoz Tedavisi: Osteoporozu olan bireylerin düzenli tedavi alması ve kemik yoğunluğunu artırıcı ilaçlar kullanması önerilir.
  • Koruyucu Ekipman Kullanımı: Spor yaparken veya tehlikeli aktivitelerde koruyucu ekipman kullanılması, kırık riskini azaltabilir.

Bu önlemler, özellikle yüksek risk grubundaki bireyler için hayati önem taşır ve kemik sağlığını korumada etkili olabilir.

Sonuç

Kemik kırıkları, hem fiziksel hem de psikolojik olarak bireylerin yaşamını olumsuz etkileyen ciddi yaralanmalardır. Doğru tanı ve tedavi yöntemlerinin uygulanması, hastaların iyileşme sürecini hızlandırırken, rehabilitasyon sürecinin önemi de göz ardı edilmemelidir. Özellikle risk altındaki gruplarda kemik kırıklarının önlenmesi ve tedavi edilmesi, sağlık sistemlerinin üzerinde titizlikle durduğu bir konudur. Bu nedenle, kemik sağlığının korunması ve kırık riskinin azaltılması amacıyla alınacak önlemler, bireylerin uzun vadeli sağlığı için kritik öneme sahiptir.

Referanslar:

  1. Kemik Kırıklarının 8 Belirtisi ve Tedavisi
  2. Einhorn, T. A., & Gerstenfeld, L. C. (2015). Fracture healing: Mechanisms and interventions. Nature Reviews Rheumatology, 11(1), 45-54.
  3. Rüedi, T. P., & Murphy, W. M. (2000). AO Principles of Fracture Management. Thieme.
  4. Khan, K. M., & Scott, A. (2009). Mechanotherapy: How physical therapists’ prescription of exercise promotes tissue repair. British Journal of Sports Medicine, 43(4), 247-252.
  5. Court-Brown, C. M., & Caesar, B. (2006). Epidemiology of adult fractures: A review. Injury, 37(8), 691-697.
  6. Giannoudis, P. V., & Pape, H. C. (2006). Biology of fracture healing. Orthopedic Clinics of North America, 37(1), 11-21.
  7. Green, S. A. (1994). The biology of fracture healing: Optimising outcome. Injury, 25(4), 3-6.
  8. Pountos, I., Giannoudis, P. V. (2011). Biology of mesenchymal stem cells. Injury, 42(2), 192-198.
  9. Claes, L., & Wilke, H. J. (1997). Biomechanics of fracture fixation. Langenbeck’s Archives of Surgery, 382(5), 401-409.
  10. Keene, J. S., & Engber, W. D. (1983). Subchondral fractures of the femoral head after traumatic hip dislocation. The Journal of Bone and Joint Surgery, 65(2), 193-199.
  11. Frigg, R. (2003). Development of the locking compression plate. Injury, 34(2), 6-10.
  12. https://scholar.google.com/
  13. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
  14. https://www.researchgate.net/
  15. https://www.mayoclinic.org/
  16. https://www.nhs.uk/
  17. https://www.webmd.com/
Kemik Kırıklarının 8 Belirtisi ve Tedavisi
Kemik Kırıklarının 8 Belirtisi ve Tedavisi

 

Sağlık Bilgisi Paylaş !