Aft Yarası, Aftöz Ülser
Ağız içinde ağrılı lezyonlar olarak bilinen aft yarası, tıbbi olarak aftöz ülser veya aftöz stomatit olarak adlandırılır. Genellikle yanakların iç kısmında, dudakların iç yüzeyinde, dil üzerinde veya damakta oluşan bu lezyonlar, küçük, beyaz veya sarı renkte ve çevresi kırmızı olan ülseratif yaralar şeklinde kendini gösterir. Aft yaraları genellikle zararsız olmasına rağmen, yoğun bir acıya neden olabilir ve bireylerin yemek yemesini, konuşmasını hatta gülmesini bile zorlaştırabilir. Aft yaralarının tam nedeni tam olarak bilinmese de, bağışıklık sistemi bozuklukları, stres, hormonal değişiklikler ve bazı gıda intoleransları gibi çeşitli faktörlerin bu yaraların ortaya çıkmasına neden olabileceği düşünülmektedir.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Aft Yarası, Aftöz Ülser
Aft yaraları, toplumda oldukça yaygın görülen bir sağlık sorunudur ve bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Küçük aftöz ülserler birkaç gün içinde iyileşirken, daha büyük ve derin yaralar haftalarca sürebilir ve iyileşme süreci daha uzun olabilir. Özellikle kronik olarak bu yaralarla mücadele eden kişilerde, aft yaraları tekrarlayabilir ve bazı kişilerde bu durum ayda birkaç kez bile yaşanabilir. Kronik aftöz ülserler, ağız sağlığını koruma açısından da önemli bir sorun teşkil edebilir, çünkü sürekli olarak ağız içi dokularında oluşan yaralar, bakteri ve enfeksiyon riskini artırabilir.
Bu yazıda, aft yaralarının ne olduğuna, belirtilerine, nedenlerine ve tedavi yöntemlerine dair kapsamlı bilgi vereceğiz. Ayrıca, aft yaralarının nasıl önlenebileceği ve hangi durumlarda doktora başvurulması gerektiği gibi önemli noktalara da değineceğiz. Aft yaraları genellikle ciddi bir sağlık sorunu olmasa da, sürekli tekrarlayan ve iyileşmeyen yaralar daha derin sağlık sorunlarının bir işareti olabilir. Bu nedenle, bu durum ciddiye alınmalı ve gerekli tedavi ve önlemler erkenden uygulanmalıdır.
Aft yaralarının nedenlerini anlamak ve uygun tedavi yöntemlerini belirlemek, bu sorunla mücadele eden birçok kişi için oldukça önemlidir. Günümüzde çeşitli tıbbi tedavi seçenekleri ve doğal yöntemler aft yaralarının yönetimi için önerilmektedir. Bununla birlikte, her bireyde farklı nedenlerle ortaya çıkabilen aft yaraları, kişisel tedavi planları gerektirebilir. Bireylerin yaşam tarzı değişiklikleri, stres yönetimi ve diyet düzenlemeleri gibi önlemler alarak aft yaralarının tekrarlanmasını engellemek mümkündür.
Aft Yarası Nedir?
Aft yarası, ağız mukozasında oluşan ve genellikle ağrılı olan küçük, yuvarlak veya oval şekilli lezyonlardır. Aftöz ülserler, ağız içi dokularda meydana gelen doku hasarı sonucu oluşur ve beyaz veya sarı renkli merkezleri, kırmızı bir halkayla çevrili olabilir. Bu yaralar, ağızın farklı bölgelerinde ortaya çıkabilir:
- Yanakların iç yüzeyinde,
- Dudakların iç kısmında,
- Dil üzerinde,
- Diş etlerinde,
- Yumuşak damakta.
Aft yaralarının boyutları genellikle 1-10 mm arasında değişir. Daha küçük olan yaralar (minör aftöz ülserler), birkaç gün içinde kendiliğinden iyileşir. Ancak daha büyük olanlar (majör aftöz ülserler) hem daha ağrılı olabilir hem de iyileşmeleri daha uzun sürebilir. Bazı kişilerde çok sayıda aft yarası bir arada çıkabilir ve bu durum kişinin günlük yaşamını önemli ölçüde etkileyebilir.
Aft yaraları genellikle viral bir enfeksiyon veya bakteri kaynaklı bir sorun değildir. Bu nedenle, bulaşıcı değillerdir ve ağızdan ağıza temas yoluyla başkalarına geçmezler. Ancak, bu yaraların sık sık tekrarladığı kişilerde, bağışıklık sisteminin zayıflığı gibi altta yatan başka sağlık sorunları da bulunabilir. Tekrarlayan aft yaraları, özellikle 2 haftadan uzun süren yaralar, daha ciddi bir sağlık sorununun habercisi olabilir ve bu durumda bir doktora danışmak önemlidir.
Aft Yarası Nedenleri
Aft yaralarının kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, birçok faktörün bu yaraların oluşumuna katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Aşağıda, aft yaralarının en yaygın nedenleri sıralanmıştır:
1. Bağışıklık Sistemi Zayıflığı
Bağışıklık sistemi, vücudu hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı koruyan temel mekanizmadır. Bağışıklık sisteminin zayıflaması, vücudun çeşitli sağlık sorunlarına karşı daha savunmasız hale gelmesine neden olabilir. Aftlar, bağışıklık sistemi zayıfladığında daha sık ortaya çıkar. Özellikle stres, yetersiz beslenme, uyku eksikliği ve kronik hastalıklar bağışıklık sistemini zayıflatarak aft oluşumunu tetikleyebilir.
2. Stres ve Psikolojik Faktörler
Stres, birçok sağlık sorununun temelinde yer alan önemli bir faktördür. Yoğun iş temposu, duygusal stres veya kişisel sorunlar aft oluşumunu tetikleyebilir. Stresin, bağışıklık sistemi üzerindeki baskıyı artırdığı ve vücudun enfeksiyonlara karşı savunmasını zayıflattığı bilinmektedir. Bu durum, ağızda aft yaralarının daha sık görülmesine yol açabilir.
3. Beslenme Eksiklikleri
B12 vitamini, folik asit, demir ve çinko gibi temel besin maddelerinin eksikliği, aft oluşumunu artırabilir. Bu vitaminler ve mineraller, hücre yenilenmesi ve bağışıklık sistemi fonksiyonları için önemlidir. Yeterli düzeyde alınmadıklarında, ağız mukozası zayıflar ve aftlara karşı savunmasız hale gelir. Ayrıca, bazı gıdaların (asitli ve baharatlı yiyecekler gibi) ağız dokusunu tahriş ederek aft oluşumuna yol açabileceği düşünülmektedir.
4. Ağız Travmaları
Ağız içindeki travmalar, aft oluşumunun en yaygın nedenlerinden biridir. Yanlışlıkla yanağı veya dili ısırmak, sert yiyecekler yemek, diş telleri veya protezlerin ağız içi dokuları tahriş etmesi, aft yaralarının gelişimine yol açabilir. Ağız travmaları, hassas ağız mukozasını zayıflatarak yaraların oluşumunu tetikler.
5. Hormonal Değişiklikler
Hormonal değişiklikler, özellikle kadınlarda, aftların ortaya çıkma sıklığını artırabilir. Adet döngüsü, hamilelik veya menopoz gibi dönemlerde hormon seviyelerindeki dalgalanmalar, bağışıklık sistemini etkileyerek aft oluşumuna yol açabilir. Ayrıca, bazı kadınlar adet dönemlerinde aftların daha sık ortaya çıktığını belirtmektedir.
6. Genetik Yatkınlık
Bazı insanlar genetik olarak aftlara daha yatkındır. Aile üyelerinde sık sık aft yaşayan bireylerin, bu duruma daha yatkın olabileceği öne sürülmektedir. Genetik faktörler, kişinin bağışıklık sistemi ve ağız mukozasının hassasiyetini etkileyerek aftların oluşumunu kolaylaştırabilir.
Minör ve Majör Aft Yaraları
Aft yaraları genellikle iki ana türde sınıflandırılır:
- Minör Aft Yaraları: En yaygın aft türüdür. Genellikle küçük boyutlarda (5-10 mm) olup, birkaç gün içinde kendiliğinden iyileşirler. Minör aftlar, ağız içi dokularda çok büyük hasar bırakmazlar ve genellikle ciddi bir komplikasyona yol açmazlar.
- Majör Aft Yaraları: Daha büyük ve derin yaralardır. Genellikle 10 mm’den büyük boyutlarda olabilirler ve iyileşme süreçleri birkaç hafta sürebilir. Majör aftlar, ağız içinde belirgin bir doku hasarına neden olabilir ve iyileştikten sonra iz bırakabilir.
Herpetiform Aft Yaraları
Daha nadir görülen bir aft türü olan herpetiform aft yaraları, küçük gruplar halinde ortaya çıkan ve kümeler oluşturan çok sayıda küçük aft yarasından oluşur. Bu yaralar genellikle herpetik enfeksiyonlara benzer, ancak herpes virüsü ile ilişkili değildirler. Herpetiform aft yaraları oldukça ağrılı olabilir ve iyileşmeleri zaman alabilir.
Aft Yaralarının Belirtileri
Aft yaraları genellikle oldukça ağrılıdır ve yemek yeme, içme, konuşma gibi günlük aktiviteleri zorlaştırabilir. Aft yaralarının belirtileri şunlardır:
- Ağız içinde yuvarlak veya oval şeklinde yaralar: Bu yaralar genellikle beyaz, sarı veya gri renktedir ve çevreleri kırmızı bir halka ile çevrilidir.
- Ağrı: Aft yaraları oldukça ağrılı olabilir. Özellikle yemek yerken veya asidik yiyecek ve içecekler tüketirken bu ağrı daha da şiddetlenir.
- Yanma hissi: Aft yaralarının başlangıcında ağız içinde yanma veya karıncalanma hissi oluşabilir. Bu his, yara oluşmadan önce birkaç gün sürebilir.
- Şişlik: Aft yaralarının olduğu bölgede hafif şişlikler de görülebilir.
- Ağız kokusu: Bazı durumlarda aft yaraları ağız kokusuna da yol açabilir.
Aft yaralarının büyüklüğü ve sayısı kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bazı kişilerde yalnızca bir aft yarası görülürken, diğerlerinde aynı anda birden fazla yara çıkabilir. Bu yaralar genellikle bir hafta ila on gün arasında kendiliğinden iyileşir, ancak bazı durumlarda bu süre uzayabilir.
Aft Yarası Tedavisi
Aft yarası tedavisi, yaraların şiddetine ve tekrarlama sıklığına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Aftlar genellikle kendiliğinden iyileşse de, ağrıyı hafifletmek ve iyileşme sürecini hızlandırmak için çeşitli tedavi yöntemleri kullanılabilir.
1. Topikal Tedaviler
Aft yaralarının tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemlerden biri, topikal ilaçlardır. Bu ilaçlar doğrudan yara üzerine uygulanarak ağrıyı hafifletir ve iyileşme sürecini hızlandırır. Aft jelleri, kremler veya ağız gargaraları, yaraların üzerine uygulandığında ağrıyı hafifletir ve enfeksiyon riskini azaltır.
2. Antiseptik Gargaralar
Ağızda oluşan aftların enfeksiyon kapmasını önlemek amacıyla antiseptik ağız gargaraları kullanılabilir. Bu gargaralar, ağızdaki bakterileri azaltarak yaraların daha hızlı iyileşmesine yardımcı olur.
3. Ağrı Kesiciler
Şiddetli ağrıya neden olan aftlar için ağız yoluyla alınan ağrı kesiciler kullanılabilir. Parasetamol veya ibuprofen gibi ağrı kesici ilaçlar, aftların neden olduğu ağrıyı hafifletmek için etkili olabilir. Ancak, uzun süreli kullanım önerilmez.
4. Vitamin ve Mineral Takviyeleri
Aft oluşumunun altında yatan nedenlerden biri beslenme eksiklikleridir. Özellikle B12 vitamini, demir ve folik asit eksikliği aft gelişimini artırabilir. Bu nedenle, doktor kontrolünde alınan vitamin ve mineral takviyeleri, aftların tekrarlama sıklığını azaltabilir.
5. Kortikosteroidler
Şiddetli ve tekrarlayan aftlar için kortikosteroid içeren ilaçlar reçete edilebilir. Kortikosteroidler, inflamasyonu azaltarak aft yaralarının daha hızlı iyileşmesine yardımcı olur. Ancak, bu ilaçların uzun süreli kullanımı yan etkilere neden olabileceğinden, doktor kontrolünde kullanılması önemlidir.
Aftlardan Korunma Yöntemleri
Aftların oluşumunu tamamen önlemek mümkün olmasa da, bazı önlemler alarak aftların sıklığını ve şiddetini azaltabilirsiniz. Aşağıda, aftlardan korunmak için bazı öneriler yer almaktadır:
- Dengeli Beslenme: Vitamin ve mineral eksikliklerini önlemek için dengeli ve sağlıklı bir beslenme düzeni benimsemek önemlidir.
- Stres Yönetimi: Stres aft oluşumunu tetikleyebilir, bu nedenle stres yönetimi teknikleri uygulamak (meditasyon, yoga, vb.) yararlıdır.
- Ağız Hijyeni: Düzenli diş fırçalama ve diş ipi kullanımı, ağızdaki bakterileri azaltarak aft oluşumunu önleyebilir.
- Tahriş Edici Gıdalardan Kaçınma: Baharatlı, asitli veya sert yiyecekler aftları tetikleyebilir, bu nedenle bu tür gıdalardan kaçınmak faydalı olabilir.
Sonuç
Aft yaraları, her ne kadar zararsız gibi görünse de, yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen ağrılı ve rahatsız edici lezyonlardır. Bağışıklık sistemi zayıflığı, stres, beslenme eksiklikleri ve ağız travmaları gibi birçok faktör aftların oluşumuna katkıda bulunabilir. Neyse ki, aftların çoğu kendiliğinden iyileşir ve evde basit tedavi yöntemleriyle yönetilebilir. Ancak, tekrarlayan veya büyük aftlar için tıbbi yardım almak önemlidir.
Referanslar:
- Aft Yarası, Aftöz Ülser
- Greenberg, M. S., & Glick, M. (2015). Burket’s Oral Medicine.
- Porter, S., & Scully, C. (2000). Aphthous ulcers (recurrent). BMJ.
- Scully, C., & Felix, D. H. (2005). Oral medicine–update for the dental practitioner. Aphthous and other common ulcers. British Dental Journal.
- Ship, J. A., & Chavez, E. M. (2000). Recurrent aphthous stomatitis: diagnosis and management. Oral Surgery, Oral Medicine, Oral Pathology, Oral Radiology, and Endodontology.
- Nolan, A., & Baillie, C. (2001). Recurrent aphthous ulceration. Oral Surgery, Oral Medicine, Oral Pathology, Oral Radiology, and Endodontology.
- Pedersen, A., & Holmstrup, P. (2006). Recurrent aphthous ulceration. Critical Reviews in Oral Biology and Medicine.
- Jurge, S., Kuffer, R., Scully, C., & Porter, S. R. (2006). Mucosal disease series. Number VI. Recurrent aphthous stomatitis. Oral Diseases.
- Altenburg, A., El-Haj, N., Micheli, C., Puttkammer, M., Abdel-Naser, M. B., & Zouboulis, C. C. (2007). The treatment of chronic recurrent oral aphthous ulcers. Deutsches Ärzteblatt International.
- Woo, S. B., & Sonis, S. T. (1996). Recurrent aphthous ulcers: a review of diagnosis and treatment. Journal of the American Dental Association.
- Glick, M., & Greenberg, M. S. (2019). Recurrent aphthous stomatitis. The Lancet.
- Preeti, L., Magesh, K. T., Rajkumar, K., & Karthik, R. (2011). Recurrent aphthous stomatitis. Journal of Oral and Maxillofacial Pathology.
- Barrons, R. W. (2001). Treatment strategies for recurrent oral aphthous ulcers. American Journal of Health-System Pharmacy.
- Natah, S. S., Konttinen, Y. T., Enattah, N. S., Ashammakhi, N., & Häyrinen-Immonen, R. (2004). Recurrent aphthous ulcers today: a review of the growing knowledge. International Journal of Oral and Maxillofacial Surgery.
- Field, E. A., & Allan, R. B. (2003). Review article: oral ulceration—aetiopathogenesis, clinical diagnosis and management in the gastrointestinal clinic. Alimentary Pharmacology & Therapeutics.
- Rogers, R. S. (1997). Recurrent aphthous stomatitis: clinical characteristics and evidence for an immunopathogenesis. Journal of Investigative Dermatology.
- https://my.clevelandclinic.org/health/diseases/10945-canker-sores
- https://www.webmd.com/oral-health/canker-sores
- https://www.healthline.com/health/canker-sores
- https://www.mountsinai.org/health-library/diseases-conditions/canker-sore